Yürüyüş değil, ama yürüyüşe verdiği tepki iktidarı zayıflatmayı getirebilir
Bir konuyu galiba yanlış anlamışım; bunu benim saflığıma verin. Yanlış anladığım konu, CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı ve 9 Temmuz günü...
Bir konuyu galiba yanlış anlamışım; bunu benim saflığıma verin.
Yanlış anladığım konu, CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı ve 9 Temmuz günü İstanbul/Maltepe’de sona ermesi beklenen yürüyüşe iktidar partisi sözcülerinin verdiği tepki…
Kılıçdaroğlu üzerinde ‘adalet’ yazan basit bir pankartla yürüyor ya, iktidar partisi onun eylemini adalet kurumuna güvensizliğin dışa vurumu olarak görüyor ve ülkeyi yönetme sorumluluğu yüzünden, bunu kendisine yönelik bir suçlama kabul ettiği için karşı çıkıyor sanıyordum.
Meğer durum sandığımdan daha çetrefilmiş…
Varlığını tehdit eden bir girişim olarak görüyor iktidar
İktidarla aynı paralelde olduğu bilinen kalemlerin konuya ilişkin yazılarını okudukça bayağı yanıldığımı anlıyorum.
Şimdi anladığım şu: Üzerinde sadece ‘adalet’ sözcüğü yazan pankart ile yürüyüşü ülkedeki yargıya bağlı sorunları hatırlatmak amaçlı masum bir eylem olarak değil, kendi varlığına karşı girişilmiş bir komplonun parçası olarak kabul ediyor iktidar partisi.
Cumhuriyet mitingleri (2007) gibi.. Gezi gibi (2013)..
Tabii 17/25 Aralık (2013) ve 15 Temmuz hain darbe girişimi (2016) ile de irtibatlayarak…
Açıklamaların giderek sertleşmesi herhalde bu algılama ile ilgili olmalı.
Elbette her siyasi iktidarın, kendisini demokratik olmayan yollarla tasfiye etmeyi amaçlayan girişimler konusunda uyanık olması ve onları boşa çıkartmak için her türlü tedbiri alması en doğal ve hukuki hakkıdır. Hiç kuşkusuz, demokrasilerde hukuk çerçevesi içinde kalındığı halde bunu sağlayıcı mekanizmalar da vardır.