Batı’nın şusu busu…
“Batı’nın şusu busu varsa…” diye başlayan çıkışın esin kaynağı, “Zalimin zulmü varsa mazlumun Allah’ı var” olmalıydı. Gönderme yapılan zalim, Âşık...
“Batı’nın şusu busu varsa…” diye başlayan çıkışın esin kaynağı, “Zalimin zulmü varsa mazlumun Allah’ı var” olmalıydı. Gönderme yapılan zalim, Âşık Mahzuni Şerif’in mısralarındakinden biraz farklıydı tabii ki.
Mazlumluk üzerinden yıllardır sürdürülen “iç politikaya” son yıllarda eklenen “dış Batı” nın, bilmediğim “o su bu su” kaldı mı diye merak ettim. Bunun için de, affedersiniz(!) bir Hint asıllı Müslüman’ın belediye başkanlığı yaptığı Londra’yı seçtim.
Londra’daki her peyzaj çalışmasının içinden ya da üst geçide asılmış “Metropolitan sizin için çalışıyor” panosundan sırıtan yüzüyle Sadiq Khan çıkmıyordu. Aksine, metro istasyonlarında halkı ile yüz yüze konuşmaya çağıran küçük ilanları yer alıyordu.
İnsan gezerken haliyle “şuyu buyu” da göz ucuyla arıyor. Gözlem sırasında zalimin Allah’ının olup olmadığını da bilemiyorsunuz. Çünkü ülkede inanç üstünden bir tartışma, sorgulama ve buna bağlı bir yaftalama sürmüyor. Bunun yerine bilime, sanata, kültüre, spora iman edildiği apaçık görülüyor.
Evet, üstünde güneşin batmadığı bir dünya imparatorluğunun mirasçılığı her haliyle günlük yaşama yansıyor. En azından sokaklarındaki insan renkliliğinden bunu anlıyorsunuz.