Seçim sonrası dış politika rotası ne olacak?
Erdoğan’ın “son seçimim” diye nitelediği 31 Mart’ın sonuçları, yerel yönetimlerin belirlenmesinden ibaret olmayacak. AK Parti’nin özellikle büyükşehirlerde ulaşacağı sonuçlar...
Erdoğan’ın “son seçimim” diye nitelediği 31 Mart’ın sonuçları, yerel yönetimlerin belirlenmesinden ibaret olmayacak. AK Parti’nin özellikle büyükşehirlerde ulaşacağı sonuçlar, içeride olduğu kadar dış politikada da Ankara’nın rotasını büyük ölçüde belirleyecek.
Dış politikada ABD ile ilişkiler en fazla öne çıkan başlık. Ankara’nın ABD ile ilişkilerde izleyeceği yol, dış politikadaki genel hattı ve Türkiye’nin Rusya, İran, Irak, Suriye ve Çin konusundaki politikalarını şekillendirecek. ABD ve adı geçen diğer ülkeler ile ilişkilerde benimsenecek rota, Türkiye’nin milli güvenliği açısından yaşamsal önem taşıyor.
AK Parti’nin şu sıralar “ABD ile yeni sayfa açmak” doğrultusunda bir yönelim içinde olduğu görülüyor. Ankara’nın önce Finlandiya’nın sonra İsveç’in NATO’ya katılımına onayı ve Türkiye’ye F 16’ların verilmesi konusunda başlayan müzakereler, Ankara’da “ABD ile uyum”u savunan kesimlerin hareketlenmesini sağladı. Bunlar, Washington’daki bağlantıları ile birlikte, sıcak çatışma cepheleri olan Suriye’de, Irak’ta ve Ukrayna’da Türkiye’yi ABD ile aynı hizaya getirmek üzere çalışmalarını yoğunlaştırdı. Bu çevreler, gerçekte ABD’nin lehine ve Türkiye’nin aleyhine olan politikaları, “Bakın, güçlü liderlik ile Washington’u yola getirdik, ABD bize mecbur” diye pazarlamaya çalışıyor. Biden’ın 9 Mayıs’ta Erdoğan’a randevu vermesini de bunun kanıtı olarak sunuyorlar.
Peki gerçek durum ne? Ukrayna’dan başlayalım. Ukrayna’da denge adı altında sürdürülen politikada bugün varılan noktada, Ankara artık Rusya’dan çok Ukrayna’nın ve arkasındaki ABD’nin yanına sürüklenmiş gözükmektedir. Washington’un, Rusya’ya yönelik yaptırımları -bugün çok etkili değil gibi görünmesine bakmayalım- Türkiye ekonomisinde ciddi sorunlar yaratma potansiyeline sahiptir. ABD ile uyum politikası, Washington’un Rusya’ya, İran’a ve Çin’e yaptırım dayatmasına boyun eğilmesine neden olmaktadır. Bu durum başta enerji güvenliği olmak üzere Türkiye’nin milli güvenliğini tehlikeye atmaktadır.Ayrıca Ukrayna’ya yönelik savunma sanayi alanındaki işbirliği, Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinde ciddi bir pürüz oluşturmaktadır. Bu şartlar, ABD’nin Türkiye’yi Ukrayna için silah ve cephanede ana tedarikçi haline getirmek amacıyla faaliyetleri yoğunlaştırmasını sağlamıştır.
Suriye’de ve Irak’ta durum ise akıl dışı bir noktadadır. ABD ile Türkiye’nin silahlı olarak karşı karşıya olduğu açık bir şekilde ortada olmasına rağmen, Washington ile Suriye ve Irak’ta işbirliğinden söz edilebiliyor. Nasıl bir işbirliği? ABD Suriye’yi bölmek, Irak’ın bölünmüşlüğünü perçinlemek, Bağdat’ı zayıflatmak istiyor. Türkiye’nin çıkarı ise Suriye’nin bütünlüğünün sağlanması, PKK başta olmak üzere terör örgütlerinin Irak’ın kuzeyinden bölgesel ortaklık ile tasfiye edilmesi. Çıkarları birbirine taban tabana zıt olan ABD ile Türkiye arasında bu koşullarda işbirliği, aslında Türkiye’yi ABD rotasına sokmaktan başka bir şey değil.
Washington, Türkiye’nin Irak ile ortaklığına da, İran’a, Rusya’ya ve Çin’e karşı bir içerik kazandırmak amacında. ABD’nin dediği şu: “Türkiye-Irak Kalkınma Yolu’nu destekleriz ancak, Çin-Irak ilişkilerine alternatif olmak, Rusya’nın Irak’ta nüfuz kazanmasını engellemek ve İran’ın Irak’taki etkinliğinin kırılmasını sağlamak için bizimle çalışacaksınız”.