Daha ileri bir cumhuriyet için
CUMHURİYETİMİZİN 93. yılı kutlu olsun. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının 1923’te, çok ağır iç ve dış koşullara karşın kurdukları Cumhuriyet neredeyse bir yüzyıldır...
CUMHURİYETİMİZİN 93. yılı kutlu olsun.
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının 1923’te, çok ağır iç ve dış koşullara karşın kurdukları Cumhuriyet neredeyse bir yüzyıldır yaşıyor. Çağdaşı olan birçok rejim ve devletin tarihe karıştığı düşünülürse, Türkiye Cumhuriyeti’nin ayakta kalabilmiş olması büyük bir başarıdır. Bu başarıda, Cumhuriyet’in temellerinin doğru ve sağlam atılmış olmasının payı büyüktür.
İçeriden ve dışarıdan birçok darbe almasına rağmen ayakta kalan Türkiye Cumhuriyeti, en büyük badireyi 15 Temmuz 2016 günü atlattı. Doğrudan demokratik-laik Cumhuriyet’i ortadan kaldırıp yerine, ‘ılımlı İslam’ ambalajına sarılmış ‘imamlar rejimi’ kurmak isteyenlerin projesi, o gece çöktü.
Liderleriyle, halkıyla, medyasıyla, askeriyle, polisiyle, siviliyle gösterilen direniş sonucu gerici kanlı darbe girişimi önlendi.
ALTERNATİF PROJE
15 Temmuz’da çöken, Batı’nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı yeniden düzenlemek adına, ‘demokratik-laik cumhuriyet’ modeli yerine alternatif olarak geliştirdikleri ‘ılımlı İslam’ modelidir. Ortadoğu’nun ve İslam dünyasının tek demokratik-laik ülkesi olan Türkiye Cumhuriyeti’ne alternatif olarak Fetullah Gülen üzerinden geliştirdikleri modeli, darbe yoluyla bile iktidara getirme niyeti 15 Temmuz’da açığa çıktı.
Din devletinin ‘ılımlı’sının olmayacağını bilerek veya bilmeyerek, zücaciye dükkânına giren fil gibi Ortadoğu’ya dalan emperyal güçlerin ‘mezhep devletçikleri’ kurarak, bölgedeki egemenliklerini gelecek on yıllar için garanti altına alma girişimleri devam ediyor.
İlk büyük darbeyi, demokratik-laik Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne vurmak istemeleri, bu sürecin önündeki en büyük engel olarak görmelerinden kaynaklanmış olmalı. Türkiye’yi 15 Temmuz gibi bir darbeyle kontrol altına alabilmiş olsalardı, ‘ılımlı din devleti modeli’ için diğer ülkelerde işleri daha kolay olurdu. ‘Katı din devletleri, krallıklar, diktatörlükler’ yerine ‘ılımlı model’i daha ilerici bir model olarak pazarlayıp, savunacaklardı. Oysa, sürecin kendi dinamikleriyle akması gereken model demokratik-laik model olmalıydı.