Adalet nerede?!
Adalet, devletin temelidir; temel olmayınca veya çürük olunca devletten ve düzenden bahsedebilmenin imkan ve ihtimali yoktur.Bir gülmece dergisinde yer aldığı şekliyle; Türk nedir ve kimdir?: ‘ Türk vatandaşı...
Adalet, devletin temelidir; temel olmayınca veya çürük olunca devletten ve düzenden bahsedebilmenin imkan ve ihtimali yoktur.
Bir gülmece dergisinde yer aldığı şekliyle; Türk nedir ve kimdir?: ‘ Türk vatandaşı İsviçre Medeni Hukukuna göre evlenen, İtalyan Ceza Hukukuna göre cezalandırılan, Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Hukukuna göre muhakeme edilen, Fransız İdare hukukuna göre idare edilen ve İslam Hukukuna göre defnedilen kişidir!’
Yukarıdaki tanımlamayla, (A) noktasından alınan bir toplumu (Z) noktasına taşıyan hercümercin tahlilini şimdilik sosyologlara bırakıp; 70 yıla yaklaşan demokrasi tarihimizdeki adalet arayışımıza kuş bakışı bir nazar edelim: 1946’da demokrasi diyerek yola çıktık; ‘açık oy, gizli tasnif’le; daha işin
başında hinliğimizi tüm
cihana ilan ettik!
Eğri oturup doğru konuşalım; demokrasiye hiçbir zaman doğru anlamını yüklemedik; bozuk niyetle yola çıktık; yol boyunca da, kötü niyetimize kılıf arayıp durduk!
1960 yılında halkın iktidarını alaşağı ederek; 1924 tarihli Atatürk anayasasını rafa kaldırdık ve yerine; adaleti mumla aratacak 1961 tarihli vesayet anayasasını getirdik. Getirenlerin ‘Yüksek Adalet Divanı’nın adalet (!) anlayışı; ‘ sizi içeriye tıkan güç böyle istiyor!’ hezeyanıydı! Vesayetin temelinde ise, ‘ ya halk Said-i Nursi gibi birisini seçip iktidara taşırsa, halimiz ne olur?!’ korkusu vardır.
Böylece NATO ile ve Komünizm korkutmasıyla, devlet ve millet hayatımızın iliklerine kadar girmiş olan ABD’ye gün doğar; içimizdeki bu denli korku tünellerini bir maden gibi işleterek; başta yargı olmak üzere, tüm güç odaklarını kuşatır ve koskoca bir ülkenin tüm ufuklarını karartır.
Artık halkın seçtiği iktidarlar yalnızca belediye hizmetleri için vardırlar. Çizmeyi aşıp devlete talip olmak isteyen her siyasetçi, ya, yeni darbelere muhatap kılındı veya partisi kapatılıp siyasi yasaklı yapıldı.
1980 darbesiyle ise; ’61 anayasası bol geldi!’ denilip, vesayet daha da ağırlaştırılarak, iktidarların elleri-kolları ve bacakları oturdukları koltuklara bağlatılarak işlevsiz hale getirildi.
82 anayasası ile yönetim gücü iktidarların elinden alınarak; her birisi devlet içinde ayrı birer devlet olan sözde özerk kurum ve kuruluşlara verildi.