Siyasetin dili
Türkiye yeniden, yeni bir seçim sürecine girdi. Nasıl girmesin ki? Seçim öncesinde siyasiler (yalnızca Başbakan Davutoğlu hariç) birbirlerine karşı öylesine hakaretamiz sözler söylediler ki; bunlar, bizatihi...
Türkiye yeniden, yeni bir seçim sürecine girdi. Nasıl girmesin ki? Seçim öncesinde siyasiler (yalnızca Başbakan Davutoğlu hariç) birbirlerine karşı öylesine hakaretamiz sözler söylediler ki; bunlar, bizatihi olabilecek bir koalisyonun dinamitini, zaten ateşlemişlerdi. Allah’dan Davutoğlu, bunlar gibi yapmadı da; bir araya gelebildiler ve birbirlerinin yüzlerine bakabildiler.
Türkiye’nin maruz kaldığı terör eylemleri sonucunda oluşan onca şehit cenazelerinden bile ibret alınmamış olacak ki, aynı sivri ve zehirli dil siyasete hakim konumda. Bu zehirli dille ne halledilebilir ve nereye varılabilir?!
Bizler; İnönü-Menderes, Demirel-İnönü, Demirel-Ecevit ve hatta Demirel-Ecevit-Erbakan-Türkeş’in aralarındaki siyasi çekişmelere ve polemiklere şahit olduk; hiçbir zaman seviye bu denli alçalmamıştı.
Yüzde 52 ile seçilmiş Cumhurbaşkanını ve aile fertlerini hedef tahtasına oturtarak, ağza alınmayacak hakaretleri yapıyor, iftiraları atıyorlar. Koalisyon görüşmelerinde; Başbakan’a ‘Cumhurbaşkanı’nı karşına al, öyle yanımıza gel’ diyorlar. Yani intihar et de gel diyorlar! Bu olmayınca da koalisyonu kurmadın veya Cumhurbaşkanı kurdurmadı diyorlar.
Yeniden bir seçim arifesindeyiz; siyasette bu meş’um dil devam edecekse, işimiz var demektir.
Oysa siyasi parti liderleri, bin düşünüp bir konuşma mevkiindeler. Zira arkalarındaki milyonlarca seçmen onların iki dudağı arasına bakıyor! Orası kirli olursa, gerisinin nasıl olacağını kestirmek mümkün değildir!