FETÖ’nün mağdur ettiği kredi derecelendirme kuruluşu
Önce Moody’s, ardından da Fitch Türkiye ile ilgili kredi notunu açıkladılar bu ay içinde biliyorsunuz. Moody’s kredi notunda değişikliğe gitmedi. Fitch ise kredi notunu teyit etmekle birlikte görünümü...
Önce Moody’s, ardından da Fitch Türkiye ile ilgili kredi notunu açıkladılar bu ay içinde biliyorsunuz. Moody’s kredi notunda değişikliğe gitmedi. Fitch ise kredi notunu teyit etmekle birlikte görünümü durağandan negatife çevirdi.
Aslında çıkarılan şayialar neticesinde beklenti kredi notunun düşürülmesi yönündeydi. Bu beklentiyi S&P’un kendi kendine gelin güvey olup yaptığı açıklamalar da tetiklemişti. Ancak Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cemil Ertem ve arkadaşlarının yaptığı çalışmanın etkisiyle istenen olmadı.
Türkiye’nin yalnızca Moody’s ve Fitch adlı kredi derecelendirme kuruluşlarıyla anlaşması var ve onlara para ödüyor “Bizi ekonomik olarak ölç” diye. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu yüzden Standard and Poor’s adlı kredi derecelendirme kuruluşuna çok kızdı ve “Senin ne haddine bize not vermek? Seninle anlaşmamız yok, kendi kendine ne açıklıyorsun?” dedi. Kısa adı S&P olan bu kuruluşun asıl derdi ise şöyle dillendirilebilir:
Bana neden para ödemiyorsun? Moody’s ve Fitch’den ne eksiğim var? O zaman ben de senin en sıkışık zamanında işte böyle kendi kendime de olsa notunu düşürür spekülasyonumu yapar, çamurumu da atarım!..”
Biliyorsunuz Çin, uluslararası piyasayı domine eden bu türden uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarına savaş açtı ve Dragon adlı kendi derecelendirme şirketini kurup, tüm Uzak Doğu ülkelerinin notunu belirleyerek piyasaya hızlı bir giriş yaptı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da uzun süredir bu türden derecelendirme kuruluşlarından yakınıyor ve “Kendi kredi derecelendirme kuruluşlarımız neden yok?” diye soruyordu.
Oysa Türkiye’de kredi derecelendirme kuruluşlarımız vardı. Hem de bir değil üç tane.
Anlatacağım, onlardan birinin; paralel çetenin mağduru olmuş Turkish Credit Raiting-Kredi Derecelendirme A.Ş.’nin (TCR) sahibi Aydoğan Durmuş’un hikâyesi. Durmuş’un başına gelenleri şu günlerde gazetelere düşen yüzlerce olay gibi paralel barbarların darbe girişiminden sonra öğrendik ne yazık ki. Peki, Aydoğan Durmuş bu mağduriyetini hükümete ve Cumhurbaşkanı’na iletileceğini düşündüğü önemli isimlere anlatmamış mı? Anlatmış tabii. Hem sözlü, hem de dosyalarla, yazılı olarak. Ancak pek çok konuda olduğu gibi kapı duvar durumunu o da yaşamış.
Kısa adı TCR olan bu yerli kredi derecelendirme kuruluşu, SPK’dan lisans alan ilk kredi derecelendirme kuruluşu. Uluslararası standartlara uygun ve dünya çapında da tanınırlık elde etmiş bir firma. Onun dışında iki firma daha var.
Aydoğan Durmuş çok parlak bir öğrenim kariyerine ve mesleki deneyime sahip. İsteyenler Google’dan bunu okuyabilirler.
İki alanda çalışıyordu TCR; bankacılık kredi değerlemesi ve kurumsal değerlemeler.
Türkiye’nin ekonomik durumu ile ilgili derecelendirme yapabilme kapasitesine de sahip ancak Türkiye Cumhuriyeti onunla anlaşma yapmıyor. TCR’deki cevheri hükümet görmüyor ama bu durum paralel çetenin hemen dikkatini çekiyor. Geçen yılın başında TUSKON adlı cemaatçi iş adamlarının himmetiyle kurulan MÜSİAD ve TÜSİAD muadili derneğin Genel Sekreteri Mustafa Günay bir gün onu arayıp “Sizi gözlüyoruz başarılısınız ama daha iyi para kazanabilmeniz için bize ihtiyacınız var. Şirketi bize devredin, size de bir hisse verelim. Bakın TUSKON üyesi pek çok şirket var, hepsi bizim elimizde. Onların derecelendirmelerini yapıp çok para kazanırız” diyor. Mustafa Günay’ı hatırlayalım bu arada. Hani şu Mustafa Koç, Ali Sabancı, Mehmet Nazif Günal, Turgay Ciner gibi iş adamlarıyla Fethullah Gülen adlı çete lideri arasındaki köprüyü kuran ve telefon konuşmalarını da kaydeden kişi. Biliyorsunuz ortaya çıkmıştı bu konuşmalar. Ananas mevzuu yani...
Aydoğan Durmuş bu teklifi kabul etmiyor. Fakat bunların nasıl alçak, ahlaksız ve gözü kara olduklarını, isminin üzerine bir çentik atıldığını bilmiyor ya da en azından ihtimal vermiyor.