Okkır'ı katleden kafa bize Büyükada'dan sırıtmakta
Kamuoyunda “Büyükada iddianamesi” olarak bilinen ve hukuki bakımdan zaten sayılamayacak kadar çok fazla vahameti içeren iddianameyle ilgili epey yazıldı. Ama bundan daha ötesi var, çünkü bu iddianameye dayalı...
Kamuoyunda “Büyükada iddianamesi” olarak bilinen ve hukuki bakımdan zaten sayılamayacak kadar çok fazla vahameti içeren iddianameyle ilgili epey yazıldı. Ama bundan daha ötesi var, çünkü bu iddianameye dayalı tutukluluk hâli devam ettiği takdirde, FETÖ'nün nasıl Ergenekon Davası'nı insanlığın katli hâline getiren uygulamaları ve sonuçları olduysa aynını bu davada da yaşayacağız.
Görünen o.
Ali Tatar'ı intihara sürükleyen alçaklığın başrolündeki savcıda ByLock çıktığını daha yeni öğrendik ve yine derinden sarsıldık. Bugün yaşadıklarımızın da ileride toplumda benzer sonuçları doğurabileceğini iyi hesap etmemiz gerekli.
Kuddusi Okkır'ı unutan var mı?
Kanser hastası olduğu hâlde bir deri bir kemik kalana kadar elleri kelepçeli olarak tutukluluk hâli sürdürülen Okkır'ı cezaevinde öldüren o kafa, âdeta reenkarne olmuş Büyükada iddianamesinden bize sırıtmakta.
Çünkü tutuklu İdil Eser'in de Kuddusi Okkır benzeri bir trajedinin kurbanı olması için sanki büyük bir gayret sarf ediliyor.
Büyükada iddianamesinin kendisi kadar vahim olan da bu.
Uyku apnesi diye cezaevinden FETÖ'cülüğü tescilli adamı tahliye eden, karşı çıkmasaydık neredeyse elini kolunu sallaya sallaya dolaşmasına sebep olacak zihniyetin gerçekten ciddi riskler taşıyan bir tutuklu için kıllarını kıpırdatmamaları karşısında dehşete düşüyorum.