Sözcü, Büyükada, Mustafa Armağan ve mayın eşeği olmak
Şüphesiz bizler de konforlu alanlarımıza çekilebilir ve düşüncelerimizi, vicdani kanaatlerimizi yazıp söylemekten imtina edebilirdik. Birkaç çılgın, nasıl olsa ortadaki garabeti söyler, eğer kabul...
Şüphesiz bizler de konforlu alanlarımıza çekilebilir ve düşüncelerimizi, vicdani kanaatlerimizi yazıp söylemekten imtina edebilirdik. Birkaç çılgın, nasıl olsa ortadaki garabeti söyler, eğer kabul görür ve başına bir şey gelmezse biz de arkasından gideriz.
Dediğim gibi korunaklı bir yaşam sağlar bu anlayış. Ülkemiz medyasında da hayli geçerli ve kabul gören bir tutum üstelik.
Ama gazeteciyiz biz. Yazdıklarımızdan sorumluyuz. Geçmişte yaptığımız kimi hatalardan ders çıkarabilmemiz, gündelik hayat pratiğinde benzer yanlışlara düşmemizin önüne geçebilecek fırsatlar sunar bize.
Büyükada ve Sözcü davaları işte bu tür davalardan ikisi. Her iki davanın iddianameleri hakkında defalarca yazdım, fikrî ve vicdani kanaatlerimi paylaştım. Düşüncem netti:
“Hukuki temellerden ve yeterli delillerden yoksun iddianameler.”
Büyükada davasında sonunda tahliyeler geldi ve mağduriyet belli ölçüde giderildi.