Bir Batıcı trol hikayesi
Piyanist-trol Fazıl Say, Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanmasını adeta bir namus davası haline getirdi. Kemal Bey’in ayağına değen taşa bile kan davası güdüyor. Bu sebepten olacak dur durak bilmeden...
Piyanist-trol Fazıl Say, Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanmasını adeta bir namus davası haline getirdi. Kemal Bey’in ayağına değen taşa bile kan davası güdüyor. Bu sebepten olacak dur durak bilmeden konuşuyor.
Konuşsun, memlekette lafa vergi yok. Ama konuşurken ayarı kaçırıyor, vidaları dağıtıyor. İyi Parti ve Meral Akşener’i def-i hacet ettikten sonra tuvalette kalan insan dışkısına benzeterek “sifonu çekin gitsin” demişti. Muharrem İnce’ye de “vatan haini” minvalinde yakıştırmalar yaptı. Anlayacağınız Bay Kemal’in piyanist fedaisi Fazıl, dur durak bilmiyor!
En son konser için gittiği Almanya’dan konuşmuş. (Burada Almanya’nın ilk a’sını inceletmek okumanız lazım, köylüler gibi dümdüz Almanya demeyin.) Bu sefer kimseye küfür etmiyor, kısaca “oyları bölmeyin bu son şansımız, biz halkız el ele verelim” falan demiş. Halka bak, yattığı yere bak! Sen halksan eğer, bizim sokakta gördüğümüz insanlar ne acaba?
Ama asıl konumuz bu değil. Ben Fazıl’ın lafa giriş cümlesine takıldım. Diyor ki “Demincek Beethoven çaldım, biliyorsunuz Beethoven özgürlüğü temsil eder….” Yani biz oyları bölmeseymişiz, Kılıçdar’ı seçip komple özgür olabilirmişiz… Tıpkı sevgili Beethoven’in temsil ettiği gibi….
Breh breh breh! Memlekete özgürlük gelecek, hem de Beethoven tarzı gelecek. Yeter ki biz soru sormayalım, gidip oyumuzu Dersimli Kemal’e basalım!
Peki, CHP’ye “Atatürk’e neden ihanet ediyorsunuz” diye soru sorma özgürlüğümüz?