Bir ‘beyaz sosyete’ masalı
Şimdi aktaracağım sözler, “ünlü” bir kadın yazar ve sanatçının geçenlerde kendisine ait bir serginin açılışında yaptığı konuşmadan bir bölüm. Lütfen sabırla...
Şimdi aktaracağım sözler, “ünlü” bir kadın yazar ve sanatçının geçenlerde kendisine ait bir serginin açılışında yaptığı konuşmadan bir bölüm. Lütfen sabırla okuyun:
“Birbirimizin gölgesiyiz. İyiler ve kötüler var dünyada. Kurşunlanarak, bombalanarak, yakılarak, dövülerek öldürülen yazarlar, sanatçılar iyi insanlardı. Ülkesini terk etmek zorunda kalan aydınlar iyi insanlardı. Onların savaşı kendileri için değildi sadece; katillerinin, düşmanlarının iyi bir yaşama sahip olması da dertleriydi. Ve şimdi bizler sorumluyuz. Tüm dünyanın iyiliği için savaşmış bu insanların mirası bize emanet. İşte bu yüzden birbirimizin gölgesiyiz.”
Breh, breh, breh! Ne laflar ama değil mi? Karşımızda insanoğlunun soylu direnişini haykıran tertemiz kalpli bir sanatçı var. Kurşunlananlar, yakılanlar, dövülenler… Ülkesini terk etmek zorunda kalanlar… Hepsi aydın, hepsi de iyi insanlar. Bir de onlara kötülük yapan “kötüler” var… Kim yahu bu kötüler derseniz, yazarımız Türkiye üzerine yazdığı romanında tarif ettiği bu kişilere “Allah’ın Piyonları” diyor. “Allah’ın piyonu kötüler”, kimsenin piyonu olmayan iyi insanlara zulmediyor. İyiler ise o kadar iyi ki kendi katillerinin bile kurtuluşunu istiyor.
Kadın yazarın hayata bakarken kurduğu şablon çok tanıdık geldi değil mi? Nasıl gelmesin, sonuçta “endişeli beyaz sosyete” ideolojisinin çelimsiz yansımasından başka bir şey değil. Kerameti kendinden menkul, içi bomboş bir iyiler-kötüler çelişmesi… Ama beyaz sosyete/beyaz Türkler ile sınırlı kalmıyor, üzerine biraz Atatürk biraz da ispirtizma-mayndfulnes sosu eklersen, dalga dalga yayılıp belediye seçimlerini bile kazanabiliyor işte. Nişantaşı’nda, Moda’da, Etiler’de, Beykoz sırtlarında, Boğaz’da ise çoktan kendi kurtarılmış bölgelerini kurmuş. Bir de “atlı ve golflu sporların” merkezi Kemerburgaz var tabi unutmayalım….
Zaten asıl olay da Kemerburgaz’da geçiyor. Dünyada sadece iyiler ve kötüler var, biz iyiyiz onlar kötü diyen bu yazar hanımın ismi Eylem Tok. Sosyete hanımlarına ağız burun meme vs. yaparak köşeyi dönmüş bir estetik cerrah ile evli imiş. Bu evlilikten bir erkek evlatları olmuş adını Timur Cihantimur koymuşlar. Yok, Cihantimur soyadı, adı sadece Timur. (Bu isim-soyisim canbazlığı nasıl bir psikolojidir ona şimdilik girmiyorum.)
Neyse efendim, bu Timur Efendi, büyümüş ve babasının otomobilini kullanmaya başlamış. Otomobil dediysek de öyle sizinkiler gibi sıradan bir şey değil, bilmem kaç on milyonluk çok hızlı ve çok lüks bir araç. Çocuğa da büyümüş dediysek de hepi topu 16 yaşına kadar büyümüş, ehliyet alacak yaşa daha gelmemiş!