Huzurun kalmadı fani dünyada!
Bir ekonomik modeldir Kapitalizm. Üretimin, her şeyden daha fazla kar sağlayabilmek için yapıldığı insanın duygusuna duyarsız bir sistemdir. Aklına gelebilecek her şeyin değerini parayla ölçer. Sana, bizzat kendisi...
Bir ekonomik modeldir Kapitalizm. Üretimin, her şeyden daha fazla kar sağlayabilmek için yapıldığı insanın duygusuna duyarsız bir sistemdir. Aklına gelebilecek her şeyin değerini parayla ölçer. Sana, bizzat kendisi tarafında kurdurtulmuş hayallerini, bedensel ideallerini haraç mezat satar insan sırtına
yüklenmiş tezgahlarda. Karşılığında, şanslıysan eğer, zihin gücünü ve emeğini alır. Bu söylediklerim zamanındır. Zaman dediğim ise ömründür. Yani senin şu dünyaya gelirken Tanrı tarafından cebine konulmuş tek sermayen... Kapitalizm ise sermayesini doğadan ya da insandan alan hatta bizzat insanı sermaye yapan dilsiz şeytandır. Susmayı, boyun eğmeyi öğretir insana. Kıt kanaat geçinmeye razı gelmeyi öğretir. Ya da iyi şartlarda yaşamak için ezmeyi, başkalarının üstüne basmayı... Bir yandan eline adına para dedikleri bir miktar kağıt(!?) tutuşturur. Bu kağıdın değeri her gün değişir. Sonra, karşına bu değişken değerli kağıtlarla satın alabileceğin birçok şey koyar. Bunları sistemli bir şekilde moda haline getirir. Almaman ayıpmış gibi hissettirilir sana. Önüne sıraladıkları metaları almak için çalışmak durumunda kalırsın hep. Alman da yetmez. Hep bir üst modeli, hep bir yenisi ihtiyaçmış gibi konur gözünün önüne baktığın her yerde. Ve sen de çalışarak sahip olunması zorunlu bir tercih olan şeyler üretirsin. Büyük bir kısır döngüdür bu, içinden çıkamazsın. Sistemin dışına çıksan, vücuduna zerk edilmiş sahip olma, eğlenme, beğenilme gibi zıkkımların bağımlılık nöbetleriyle sarsılır hatta belki ölürsün. İçinde kalsan, bedenin anlar ama ruhuna anlatamazsın, santim santim çürürsün. Kapitalizm, sana dokunmayan yılandır koynunda beslediğin. “Bin yaşasın!” demeyi zaruri hal...