Teşekkür et!
Sevgiyle başladı hayat. Kızma sen, popomuza ilk şaplağı vuran doktora. İlk nefesini al da tek başına yaşamaya başla diye yaktı canını. Niyeti şefkat kokuyordu. Ne yüzünü hatırlarsın şimdi ne...
Sevgiyle başladı hayat. Kızma sen, popomuza ilk şaplağı vuran doktora. İlk nefesini al da tek başına yaşamaya başla diye yaktı canını. Niyeti şefkat kokuyordu. Ne yüzünü hatırlarsın şimdi ne sesini. Ne kıçına yediğin tokadı ne akciğerilerini yakan ilk nefesini. Ama hayatla, yani Tanrı’nın methoduyla yaşadığın bu tanışmayı, arada bir getir gözünün önüne. Bu, küçük ancak ilk örnek, canını yakan her şeyin iyiliğin için olduğunu unutma. Hayatta değildir belki, bir teşekkür yolla o doktor için sonsuzluğa...
Bakma sen, ilkokuldaki patavatsızlıklarımıza. Sonucunu düşünmüyorduk ağzımızdan ok gibi çıkan sözlerin. Saçına bit bulaşana “bitli” dedik, ne yaptığını bilmeden kalem aşırana “hırsız”... Belki bilmeden bir sürü insanın çocukluğunu ufaktan yaraladık. Bizi de üzenler oldu elbet. Ama niyetimiz sabun kokuyordu. Şimdi hepsi başka yerlerde, başka başka hayatlar deneyimliyorlar. Bir tekamülün ihtiyacı olan sıkıntıları göğüslüyorlar. Biz de kendi derdimize düştük şu hayat denen değirmenin taşları arasında. Kızdırdıklarını unut, kırdıkların için üzülme. Hayatın ilk okuluydu o. Hala görüştüğün varsa bir sesini duy, görüşmediklerine teşekkür yolla...
Lisede ne yapsan kızan bir öğretmenin vardı ya; o, kafayı sana takmamıştı aslında. Okul bitince arabasını çizmeye ettiğin yeminleri tutmadın zaten sen de. Öğretmen dediğini, o zamanlar sadece bir dersi öğretmeye çalışan, düşük not vermekten çoğu zaman zevk alan biri sanıyordun. Hissedemezdin asgari ücretin biraz fazlasıyla düştüğü geçim sıkıntısında, ay sonunu nasıl getireceği düşünmekten başka bir derdi olmadığını. Mesele değildi senin ya da benim aldığım not onun için.
Mesele çok daha büyüktü: “To be or not to be!”
Akşam evine ekmek götürmek; ay sonu kirasını, elektrik, su parasını yatırmak için cansiparane bir mücadelenin içinde olduğunu sonra sonra anladın. Öfken de yersizdi anlayacağın. Belki aklında kalan üç-beş satır bilgi olmuştur, onun ağzından dökülen. Sadece bunların hatrına değil; kutsal bir mesleği, tüm zorluklarına rağmen göğüslemiş olmasına bugün duyduğun saygı için sımsıcak bir teşekkür yolla ona...
Gönül işleri de yordu kalbini seneler içinde. İlk gençlik zamanlarında aşık olduğun insanı hatırlarsın arada. Tutarsızlıklarıyla canından bezdirmişti seni. Bir gün hasret, bir gün nefret halleriyle, belki aylarını, belki yıllarını meşgul etti. Olası bir mutluluğunun önüne bile geçmiştir bugün tartsan. Ama bunu bilemezsin. Yaşanmışlar dışında bir şey bilemeyeceğini ve hatta onları bile zaman içinde bambaşka değerlendireceğini öğrendin zaten. Kendi kararları, bir gençlik rüzgarıyla akşamdan sabaha değişen birinden beklediğin kararlılık fazlaydı işte. Sen hiçbir şey yapmamışken, kimsenin seni olası bir kasıtla üzmeye çalışmayacağından bahsediyorum. Şimdi sıcak bir gülümsemeyle hatırla. Çok kızdın, çok da üzülmüştün ama sana bu duyguları o öğretti. Savunma düzenine bir piyon da o ekledi belki. Sonra başına gelmeyen daha kötü olayların sebebi bile olmuş olabilir, bilemezsin. Hadi atlama onu da. Şöyle sitemsizinden bir teşekkür yolla...