Altmış yılıncı gün
Bundan tam otuz yıl önce bugün yine bu gazetenin sayfalarından birinde ‘Otuz yılıncı gün’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Aradan uzun yıllar geçti ve bugün altmış yılıncı gün… Sizler bu yazıyı okurken ben altmış yaşımdan gün almış olacağım. Bu altmış yılın yarıdan fazlasını burada sizlerle söyleşerek geçirdim. Yazdıklarımı en baştan beri okuyanlar oldu, bir süre takılıp bırakanlar oldu, arada bir göz atanlar oldu. Bu yol arkadaşlığı için bir tek kere dahi olsa yolu bu sütuna düşenlere müteşekkirim,
Bundan tam otuz yıl önce bugün yine bu gazetenin sayfalarından birinde ‘Otuz yılıncı gün’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Aradan uzun yıllar geçti ve bugün altmış yılıncı gün… Sizler bu yazıyı okurken ben altmış yaşımdan gün almış olacağım. Bu altmış yılın yarıdan fazlasını burada sizlerle söyleşerek geçirdim. Yazdıklarımı en baştan beri okuyanlar oldu, bir süre takılıp bırakanlar oldu, arada bir göz atanlar oldu. Bu yol arkadaşlığı için bir tek kere dahi olsa yolu bu sütuna düşenlere müteşekkirim, sizlerle söyleşebilmek, dertleşebilmek, bir şeyleri paylaşabilmek hayatımın en büyük ayrıcalığıydı, Allah eksikliğinizi hissettirmesin.
Yaş kemale erdi ama ayağımız suya erdi mi, orası tartışılır. Yolun kısaldığı, vaktin azaldığı bir gerçek… Allah ahir ömrümüzde olabildiğimizden daha iyisini olabilmeyi nasip etsin. Ahir ömür dedik de, kaç yıldır, kaç aydır, kaç gündür, kaç nefestir, onu bilen yok. Bugünden yarına çıkamayan, şimdiden sonraya geçemeyenler var. Birçok dostum, kardeşim, arkadaşım, büyüğüm yolun bir yerinde vadelerini doldurup eksildiler hayatımızdan. Bizim ulaştığımız yaşlara ulaşamadan gencecik göçenler oldu. Hepsinin hatırası içimizde saklıdır ama bu kâfi değil elbet, göçünü tutup giden her kervandan almamız gereken dersler vardı, inşallah almışızdır.
Bizler tarihin akış hızını sürekli arttırdığı bir zamana denk geldik, her şey öyle çok değişti, öyle farklı şeyler yaşadık ki adeta serseme döndük. Doğduğumuzda bu ülke büyük şehirler dışında kalan kasabalarda, köylerde evlerin azımsanmayacak kısmında elektriğin olmadığı bir Türkiye’ydi; şimdi yapay zekayla muhabbet ediyor, onlara akıl danışıyor çocuklarımız. Bizim neslin bu sersemliği üzerinden atabilmesi pek mümkün görünmüyor. Şahsen fakir için durum bu; içinde olduğum bu hayatın yabancısı gibiyim. Nereye varacağını hiç kimsenin kestiremediği bu gidişatın kodladığı yeni hayatın çok da uzak olmayan geleceğinde hikâyenin sonuna geleceğim için kederleniyor değilim. Yeni hayatla muhabbeti ilerletemeyeceğim aşikâr artık. Kalbim pılısını pırtısını toplayıp her şeyiyle şimdiki zamanın içine taşınmaya yanaşmıyor. Yabancılığım bitmeyecek bu yeni zamanlarda, neyse ki öyle!
Şunları da yapamadım diye bir pişmanlığım yok; peşinde koştuğum heveslerim de… Olandan da, bitenden de razıyım. İnsanın bütün yaşadığının alnında yazılı olduğu ve her edindiğini nasibi kadar edindiği şuuruna eriştim çok şükür. Allah’ın ilminde kayıtlı bir hikayemiz var; bizim hayat dediğimiz şey işte o kadar! Bunun başkası, ötesi, berisi yok. Bu devrin insanı hayatı hep başka yerlerde arıyor, gözü hep başka hayatlarda… Rıza göstermediği için olanı da ıskalıyor. Böyle olmamaya gayret ettim, ediyorum ben. Becerebildiğim kadar elbet…
Yazıda kendiliğinden bir veda havası oluştu yazdıkça, onun önüne geçeyim hemen. ‘Doksan yılıncı gün’ başlıklı bir yazı yazacağımın sözünü veremem ama bir yere gittiğim yok şimdilik, buradayım. Nefesim, takatim, kelimelerim yettiğince içimden geçenleri sizlerle paylaşmaya devam etmek niyetindeyim. Dedim ya, bu benim ayrıcalığım, herkese nasip olmayacak bir güzellik… İlginiz, dostluğunuz, yoldaşlığınız, varlığınız için Allah’a hamdolsun. Yazıp çizdiklerime ayırdığınız vakitler için de hakkınızı helal edin, inşallah size iyi bir şeyler kalmıştır o zamanlardan.
Kederle yazılmış bir yazı değil bu; Allah biliyor, geride bıraktığım yıllardan, yaşımdan, yaşadıklarımdan memnunum. Yazıyor olmanın bir nimeti var; etrafına, kendi hikayesine, hayatın içinde olan bitene, dünyanın, başka insanların nereden nereye aktığına dikkat gösteriyor ister istemez insan. Söylenene, söylenmeyene can kulağını veriyor. Ben hayattan, insanlardan, gördüklerimden, dinlediklerimden, yaşadıklarımdan çok şey öğrenmeye gayret ettim. Bunca yolu boşuna yürümüş hissinde değilim, çıkınım dolu!
Son olarak, madem bugün mevzu benim, bunca yılın hukukuna güvenerek bir hayır duanızı istiyorum, sağa sola yazmanıza gerek yok, içinizden geçirin yeter. Dualara hepimizin ihtiyacı var; sizin dualarınız ahir ömrüme benim bugüne kadar katamadığım iyilikleri, güzellikleri katabilir. Şimdiden eyvallah!