Balkon tarımına geçelim mi?
ŞU ekonomik sıkıntı döneminde benim fikrim orijinal olsun isterdim, ama değil. Bu iş mesela Paris’te tee 5 yıl önce başladı ve zirve yapmak üzere. “Kentsel tarım” projesi altında organik gıda ve...
ŞU ekonomik sıkıntı döneminde benim fikrim orijinal olsun isterdim, ama değil.
Bu iş mesela Paris’te tee 5 yıl önce başladı ve zirve yapmak üzere. “Kentsel tarım” projesi altında organik gıda ve yeşilliği çoğaltmak için artık büyük binaların çatıları kullanılıyor. Amerika, Kanada, Japonya ve Hollanda’da da büyük şehirlerde bu iş çok yaygın.
Mesela Paris’teki posta idaresinin, metro ve tren hizmeti veren şirketin, alışveriş merkezi Galeries Lafayette’in, hatta bazı alt gelir grubu sosyal konut projelerinin çatıları sebze bahçesi oldu, sera haline getirildi, şu anda çatır çatır mahsul veriyor!
New York’daki Barclay Hotel, çatısında arıların yaptığı balları kahvaltıda servis ediyor mesela. Kamyonetinin arkasını toprakla doldurup bostan haline getiren bile var. İş oralara varmış.
Bizse tarihi Yedikule Bostanları’nı bile darmaduman etmek üzereyken aklımız başımıza geldi de koruyup kentsel tarım parkı olmasına karar verdik! Ki zaten 1500 yıldır öyleydi!
Bu “kentsel tarım” denen şeyi bazen devletler destekliyor. Şehir içinde bir arazi tahsis edilip işsiz vatandaşlara eğitim verildikten sonra üretime başlanıyor. Hem işsizliğe faydası var, hem gıda fiyatı ucuzluyor, hem ürünün kilometrelerce taşınıp büyük kentlere gelmesinin yarattığı enerji tüketiminden kurtuluyorsunuz, hem de “aracı silsilesi” işinden.
En son 70 kuruşa alınan domatesin 5 liraya satıldığı ortaya çıktı ya...