Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun, kafanızın peşinden gidin!
ETLERDE şarbon var korkusunu atlatmaya çalışırken, bu konunun meraklıları ve vejetaryenler yediğimiz etlerin nasıl elde edildiğini, hayvanların nasıl yaşadığını, sütlerin nasıl...
ETLERDE şarbon var korkusunu atlatmaya çalışırken, bu konunun meraklıları ve vejetaryenler yediğimiz etlerin nasıl elde edildiğini, hayvanların nasıl yaşadığını, sütlerin nasıl sağıldığını deşifre ettiler.
Gerçekten birkaç video daha seyretsem kebaba tövbe edebilirdim! Zaten etlerimizin antibiyotik dolu olduğunu biliyorduk da...
Tavukların gezenini geçtik, ayakta durabileni bile çok azmış. E onların yumurtalarından ne hayır gelecek?
Hamurişi zaten uzun süredir büyük töhmet altında! Ekmeği suçluluk duygusuyla ve buğdayının özgeçmişini sorarak yiyoruz. Siyez buğdayı mı? Peki, ekşi maya mı? Ekmek birkaç sayfada hayat hikâyesini özetleyebilir mi?!
Balıklardan da bir mülakat istememe çok az kaldığını hissediyorum. Çiftlik balıkları makbul değil, kim bilir neyle besleniyorlarmış. Somonlar hep yalan dolanmış. İstanbul deniz balıkları ise mazot ve cıva doluymuş. Küçük balık yiyin, en sağlıklı o dediler, 4 gündür her akşam sardalya yiyorum ve eğer sardalyada bir arıza varsa bittim!
Sebze ve meyvelerin tarım ilaçlarından, üzerlerindeki cilalardan filan bahsetmeme gerek yok sanırım? Eee? Yabani semizotu, ceviz ve organik kefirle geçiremem ki ben hayatımı...
Spor işi iyice karıştı zaten. Pilates mi yapacağız, ağırlık mı çalışalım, crossfit işine mi girelim... Ben bu konu tam olarak çözülene kadar sadece yürümek ve yüzmekle yetineceğim!