Filo etkisi
Lise dönemimdeki stajımı da sayarsak 25 yıla dayanan bir meslek geçmişim var. Ekonomi servislerinde stajyerlikten, servis müdürlüğüne kadar farklı yerlerde görev yaptım. Uzmanlığım ise otomotiv oldu. Otomotiv...
Lise dönemimdeki stajımı da sayarsak 25 yıla dayanan bir meslek geçmişim var. Ekonomi servislerinde stajyerlikten, servis müdürlüğüne kadar farklı yerlerde görev yaptım.
Uzmanlığım ise otomotiv oldu. Otomotiv sektöründe nihai üründe bir uzman seviyesinde bilgim yok lakin, sektörün ekonomisi dendiğinde tevazu göstermeyecek derecede tecrübe ve birikimim var. Bu girizgahı niye yapıyorum açıklayayım. Geçen hafta yan sütunlarda göreceğiniz gibi Peugeot’nun yeni amiral gemisi 508’in tanıtım toplantısına katılmıştım.
Toplantıda yapılan sunumda meslek hayatımda ilk kez bir yönetici otomobilin filolar için çok önemli olduğunu vurguladı. Dikkatimi çeken filolara atıfta bulunan bir vurgunun ötesinde, sunumun önemli bir bölümünün buna adanmasıydı. Toplam sahiplik maliyeti başta olmak üzere, otomobilin B2B’de ne kadar başarılı olacağı ifade edildi. Hatta ısrarcı olundu.
Bu alışılmış bir durum değildi ve sunum sonrasında Peugeot Genel Müdürü İbrahim Anaç’a bu soruyu yönelttiğimde, konuşmayı yapanın sorumlu olduğu birimin filo satış olduğunu belirterek, “Adam kendi konusundan konuştu. Yoksa perakende öncelik” yorumunu yaptı. Bahsettiğim tecrübelerime dayanarak, Sayın Anaç’a katılamadığımı belirtmek istiyorum. Kimse, uluslararası basın mensuplarının önüne, “Bizim perakendeciler ya da pazarlamacılar çok yoğun, şu filodaki Mösyö falanca konuşsun” diyerek iş yapmaz.
Bence Peugeot’nun yaptığı aslında aysbergin altını gün ışına çıkarmaktı. Tüm dünyada bireysel satınalma maliyetlerinin yükselmesi, sadece Türkiye’de değil tüm ekonomilerde faizlerin tırmanış trendine girmesi, perakende müşterisini zorluyor. Dolayısıyla, pazarı belirleyen fil...