Netameli
Emekli oldukları için daha açık konuşan emekli büyükelçilerle “Suriye’deki son durumu” söyleştik.Daha önce Katar’da büyükelçilik yapan Uğur Ergun’un şu söylemini not...
Emekli oldukları için daha açık konuşan emekli büyükelçilerle “Suriye’deki son durumu” söyleştik.
Daha önce Katar’da büyükelçilik yapan Uğur Ergun’un şu söylemini not ettim:
“PKK sınırın öte yanına geçince PYD...”
Türkiye’nin tanımı işte tam da bu.
Böyle olunca...
Irak’tan başlayarak Hatay’a kadar uzanması planlanan ve son 90 km’lik Azez-Cerablus hattı da düşerse tamamlanacak PYD koridoru, aslında PKK toprakları olacak.
Ankara, Washington’a bunu anlatmaya çalışıyor.
Washington ise...
“PKK terör örgütüdür. Size göre terör örgütü olan PYD ise bize göre IŞİD’e karşı başarıyla savaşan laik güçtür.”
ABD bununla da kalmıyor.
“PYD’ye silah ve diğer destekleri veriyoruz, vermeyi sürdüreceğiz” diyor.
Üstelik Türkiye’nin doruklarından “Ey Amerika, ortağın Türkiye mi, terör örgütü PYD mi” seslenişine rağmen.
ABD’nin bu “resmi” tavrı belki yıllar öncesinin “Başkan Johnson mektubu” ile kıyaslanabilecek kadar “üzücü...”
‘OYUN BOZUCU’ KARTI
PEKİ...
Türkiye ne yapmalı?
Koridor’un “eksik” son halkası Cerablus - Azez arasındaki 90 km’yi PYD’ye vermemek için hangi tavrı koymalı?
İktidara yakın medyada “savaş davulları” çalınıyor.
Hatta...
Bütün güney hududu ötesini kapsayan 180 derecelik açı hedef olarak gösterilmekte:
“Sadece Cerablus - Azez hattı ile sınırlı kalınamaz. Türkiye diğer PYD kantonlarını örneğin Kobani ve Kamışlı’yı da vurmalıdır. Cizre ne ise Kobani o olmuş, Kamışlı ne ise Nusaybin o olmuştur. Ve durum güvenlik tehdidi olmanın da ötesine geçmiş, bir savaş durumuna dönüşmüştür.”
Şöyle bir “tersinden okuma” satırları da var.