Partili cumhurbaşkanı
AK Parti bir “sürpriz hamle” yaptı. Grup Başkanvekili Canikli “Anayasa’daki -seçilen cumhurbaş-kanının partisiyle ilişkisi kesilir - yolundaki hükmün çıkarılmasını Meclis’e...
AK Parti bir “sürpriz hamle” yaptı.
Grup Başkanvekili Canikli “Anayasa’daki -seçilen cumhurbaş-kanının partisiyle ilişkisi kesilir - yolundaki hükmün çıkarılmasını Meclis’e getireceğiz” dedi.
Bunun “tercüme-i hali” şöyle:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti’nin de genel başkanı olabilecek. Böylece milletvekili adaylarının tespitinden hangi sıralara konulacağına, parti organlarına -fiilen- dikte etmeye, teşkilatları görevden almaya ve yenilerini atamaya (bu yetkiyi tekrar alarak), gerekli görürse AK Parti büyük kongresini toplamaya uzanan bütün gücü elinde tutacaktır.”
Ve...
Yanı sıra...
Aynı zamanda Cumhurbaşkanı da olduğu için -AK Parti Meclis’te çoğunluğu sürdürüyorsa- partiden uygun gördüğü bir ismi hükümeti kurmakla görevlendirmeye...
Dahası...
Şartları oluştuğunda Türkiye’yi “genel seçimlere” de götürmeye muktedir olacaktır.
Yani hem AK Parti’yi büyük kongreye, hem Türkiye’yi genel seçime götürme kararı Erdoğan’ın iradesine bırakılacak.
Tabii...
Haziranda Meclis’e getirilmesi öngörülen bu “Anayasa’dan tek bir cümlenin çıkarılması” için 367 “kabul oyu” çıkarsa...
............................
Cumhuriyet tarihinde “Cumhurbaşkanının partili olması” yeni değil.
Demokrasiye geçildikten sonra da Cumhurbaşkanı Celal Bayar, DP ‘nin (Demokrat Parti) “D” ve “P” harflerinden oluşan sapıyla ünlü bir baston kullanırdı.
Ancak...
DP’nin direksiyonu Başbakan Adnan Menderes’teydi.
Öyle “düşük profilli başbakan” falan değil.
Partinin “üstün gücü” tartışılmaz lideriydi.
Menderes, Celal Bayar, Refik Koraltan ve Prof. Fuat Köprülü’yle birlikte DP’nin 4 kurucusundan biriydi.
Köprülü tasfiye oldu.
Koraltan’a Meclis Başkanlığı verildi. Gerçi heybetli vücudu nedeniyle de olmalı, “yeri göğü sarsan, Koraltan’dır Koraltan” kara mizahı yapılırdı.
Ama...