12 numara lazım!
ESAS eksiğin 12 numara olduğunun iki kişi farkında: Teknik direktör Aykut Kocaman ve Aziz Yıldırım'ın kongredeki rakibi Hulusi Belgü... 'BURASI Kadıköy' denemiyor artık. Kombine satışı 10 bini zor geçti. Ali...
ESAS eksiğin 12 numara olduğunun iki kişi farkında: Teknik direktör Aykut Kocaman ve Aziz Yıldırım'ın kongredeki rakibi Hulusi Belgü...
'BURASI Kadıköy' denemiyor artık. Kombine satışı 10 bini zor geçti. Ali Koç ile yürünse aynı şartlar olsa şimdiden 25 bin bulunmuştu
Konu Fenerbahçe'den açıldığında, ilk cümle "Santrfor lazım" oluyor. Halbuki bu takım iki senedir taraftarsız oynuyor, yani temel eksiğinin "12 numara" olduğunun sadece iki kişi farkında. Birincisi Aykut Kocaman elbette...
Geçen sezon Kadıköy'de kaybedilen 19 puana dikkat çekerek, "Destek olmadan, başarı gelmez" sözleriyle, Fenerbahçe taraftarını tribünlere çağırdı.
İkinci isim ise Aziz Yıldırım'ın son kongredeki rakibi Hulusi Belgü… Sarı- Lacivert Derneği'ni kurup, kombine satışları için nasıl hırslı çalıştıklarını anlattıktan sonra, "Başkana kızılıyor diye takıma küsülmez. Fenerbahçeliler tribünlere bir an önce dönmelidir" açıklamasını yaptı.
"Burası Kadıköy" denemiyor artık.
Kombine satışı 10 bini zor geçti. Aziz Yıldırım Mayıs'ta kongre yapsa, Ali Koç ile yürünse ve bugünkü şartlar olsa şimdiden 25 bin bulunmuştu. Tribün kapatan veya kombine almak isteyenlere, "İstediğim zaman iptal ederim" diyen bir yönetim şekline güvenemiyor Fenerbahçe taraftarı.
Bu şartlarda, taraftarın takıma inançsız kaldığı, ev sahibi avantajının ortadan kalktığı bir ortamda, hangi hakla Aykut Kocaman'dan şampiyonluk bekleyecekler.
Seyircisiyle coşan ve koşan bir takım Fenerbahçe. Ne yazık ki, bu görüntü kayboluyor.
Yok santrfor, yok 10 numara tartışılıyor, onlarca isim gazete sütunlarını süslüyor.
Seyreden olmazsa, bunlar ne işe yarayacak?
Aziz Başkan'ın acilen tribünlere Fenerbahçe'yi sevenleri çekmek için bir şeyler yapması lazım. O sadece kendisini sevenleri istiyor olabilir. Ama iki sezonda kazanan sadece kendisi oldu, Fenerbahçe kaybetti.
Kocaman sahnede...
Aykut Kocaman yeni transferlerini takıma adapte etmeye çalışıyor ama orta sahasındaki sorunları hala çözemedi. Rakip ceza alanına kaliteli pas getirmekte zorlanıyor. Ama tüm çalışmaların ve isteğin bu yönde olduğunu görüyoruz. Alp Turnuvası'nda gelişen bir performans çizdiler. Farklı onbirler ile oynamak zorunda kaldılar ama maç temposuna alıştılar. Sturm Graz maçı ise bunlardan çok, tabelanın istenildiği bir maç olacaktır. Lig'deki Fenerbahçe'yi değil, eleme etabının doğru oyunu olacaktır sahada. Bunun özeti; gol yeme, en az bir tane at. Fenerbahçe henüz tehdit eden takım olmaktan uzak. Fizik olarak değil, moral olarak henüz bu durumda değil oyuncular. Kazanmaktan ziyade, kaybetmemek üstüne kurgulanan iki sezon yaşadılar. Bu refleksin de bir an önçe kafalardan sökülmesi gerekiyor ki başarı gelsin
Mektup aslında kime?
Fatih Terim, kendisini istifaya çağıran Rüştü Reçber'e mektup ile cevap verdi. Terim'in cevaptan çok, Rüştü'ye had bildiren, küçümseyen ifadelere yer verdiği satırlar taşıyan hitabından, aslında farklı bir hedef gözettiğini fark ettim.
Burada çelişkiler var.
Fatih Hoca, Rüştü'ye eski öğrencisi olması nedeniyle, aktif sporculuk günleri üzerinden "çıkış" yapıyor.
Ne alaka? Karşısında artık kaleci Rüştü Reçber yok, Hürriyet Gazetesi yazarı var. Kulvarlar değişmiş, dolayısıyla fikir tartışmasının iklimi de farklı olmuş.
Birbirlerinin sırlarına hakim oldukları çok açık olan bu ikili, fikirlerden değil, beraberce milyonlarca lira prim kazandıkları ortamlar üzerinden tartışmamalı. Ama, "Sana bunu yazıp, verenler" diyerek, aslında farklı bir hedef gözetiyor. İsim vermiyor ama kim olduğunu bildiğini belli ediyor.
"Yazdırana" bir şey demiyor, Rüştü Reçber'in "edebi yetenekleri" üzerinden bir yorumcuya çatıyor.
Buna raconda "bel altı (!)" derler. Bu mektup ile Fatih hoca bir hafta içindeki ikinci baskını yaptı aslında.
Hem futbolu yönetme rekabetinde meydana yürüdü, hem de Alaçatı'da yaşanan rezaleti gündemden uzaklaştırdı.