Böylesi olmadı!
Yirminci dakika geçtiğinde bizim çocuklar sahaya döndüler. Televizyonlarda Şampiyonlar Ligi müziği çalarken gördükleri oyuncuların karşısına dikilmiş, "Acaba bize Şenol Hoca'nın anlattıkları doğru mu?" diye "kara kara" koşuyorlardı.
Eşik o dakikaya denk geldi. Birlikte hareket edip, doğruyu bulduklarını gördüler. Bunun üstüne de son Dünya Şampiyonu'na fırsat vermediler. "Oluyor galiba" dedikleri andan itibaren de gecenin süprizi için hazırlıklarını yapmaya başladılar.
Şanslıyız; çünkü Cengiz Ünder gibi ekstra bir oyuncumuz var. Mahmut ve İrfan'ın son iki yılı zaten bu tip mücadelelerle geçmişti. Burak Yılmaz kaptanlığının hakkını verirken, defans dörtlümüzün hatasıza yakın pozisyon aldığını, aklı ön plana çıkardığını da izledik.
İlk golün duran toptan gelmesi planın bir parçası. İkincisinin yine soldan gelmesi de Şenol Hoca'nın "maden" işlemesi. Rakibin en zayıf halkası (Lucas Digne) üzerinden bir kafa pası, bir gol atağı. Deschamps'ın ikinci yarıya sol bek değişikliği ile başlaması boşuna değildi.
Evet; Şenol Güneş her anı ve pozisyonu hesapladı. Beklenenin aksine 4-1-4-1 ile oynadı. Devre bittiğinde biri itirazdan iki sarımız vardı. Yani; öyle "vur - kır" da yapmamıştık. İkinci yarının en önemli oyuncusunun yaptığı net kurtarışlar ile Fransa kalecisi Lloris'in olması da "bizim çocuklar"ın ne kadar doğru oynadığının göstergesi.