Mesajınız var!
Önce samimi bir itirafta bulunayım: Maçtan öncesinde onbirler geldiğinde kızgındım. Baştan aşağı değişmiş ve ilk defa yan yana oynayacak genç bir takım ile çıkacaktık hazırlık...
Önce samimi bir itirafta bulunayım: Maçtan öncesinde onbirler geldiğinde kızgındım. Baştan aşağı değişmiş ve ilk defa yan yana oynayacak genç bir takım ile çıkacaktık hazırlık maçına. "Ne olacak, normal" diyebilirsiniz.
Aslında öyle değil. Bu maç FIFA takvimine göre planlandı, yani puan alıyorsunuz.
Galibiyet halinde sıralamanız değişiyor, bu size çekilecek kuralarda daha avantajlı bir kategori sağlıyor. Oyuncu denemeye elbette varız. Ama onbirde, onbir yapmak, zayıf rakip önünde bile risk demektir. Kazanımlar önündeyken üstelik.
Bir de şunu düşündüm: Sanki çok oturmuş, iskeleti hazır, sakat veya cezalılar dışında değişmeyen bir Milli Takım'a sahibiz de, ilk defa oynayacakları görmek istiyoruz.
Antalya'da Yunus Mallı'yı ilk defa gördük orta sahada. Cenk Tosun daha yeni yeni ısınıyor Milli Takım'a. Üç-dört ayda bir topladığınız takıma, kritik haziran öncesinde bu alışkanlık bir daha yaşatılabilirdi.
Bu endişelerin uzaklaşması, sahadaki "acemi birliğinin" keyifli bir galibiyete imza atmasının birinci nedeni, Eskişehir seyircisi oldu.
Bir futbol şehrinde, takımın nasıl destekleneceğini bilen bir taraftar grubu önünde, müthiş bir tribün senfonisini de izledik.
İlk milli maç deneyimini, kırk yıllık Milli Takım seyircisi gibi yaşattılar bize.
Sonrasında ilk 45'in neredeyse tamamına yayılan önde baskı isteği... Bize topa sahip olma avantajını getirdiği gibi, seyirciyi de rüzgara kattı, Moldova takımını da çaresiz bıraktı. Emre Mor kendi resitalini yaptı. Yine bir duran top golü izledik Ahmet Çalık'tan. O ıskalasaydı Enes Ünal hazırdı aynı yerde. Cengiz Ünder'in füzesinin arkasında oyuncunun yüreği vardı.