Kuzey Kore füze yapabiliyor, Türkiye yapamıyor?

Kafamda bu ara hep bu Kuzey Kore sorusu dolanıyor doğrusu. Kuzey Kore kıtalar arası balistik füze (ICBM) yapabiliyor. Türkiye yapamıyor. Kuzey Kore yapabiliyor. Türkiye, Ruslardan S400 alsak mı diye bakınıyor. Daha önce de...

Kafamda bu ara hep bu Kuzey Kore sorusu dolanıyor doğrusu. Kuzey Kore kıtalar arası balistik füze (ICBM) yapabiliyor. Türkiye yapamıyor. Kuzey Kore yapabiliyor. Türkiye, Ruslardan S400 alsak mı diye bakınıyor. Daha önce de Çinlilerden uzun menzilli füze alsak mı demiştik. Sonra da vazgeçmiştik.

Hala hatırlarım: 2012 Londra olimpiyatlarında da onlar 6, biz 3 madalya almıştık. Kuzey Kore’nin 4 altın madalyasına karşılık, Türkiye’nin tek altını olabilmişti. Halbuki Kuzey Kore’nin kişi başına geliri 1700 dolar civarında, Türkiye’nin ki ise 10 bin doları aşkın. Kuzey Kore ne iyi, Türkiye ne kötü meselesi değil bu. Mesele bir önceliklendirme meselesi esasen. Bir ülkenin füze yapabiliyor olması, o milletin zenginleşmesine bir katkı sağlamıyor sonuçta. Örnek: Bakınız şimdilik Kuzey Kore.

Eskiden Çin’de böyleydi.

Çin, 1964lerde ilk ICBM’ini ve nükleer başlıklarını yaptı. Program o vakit, Başkan Mao’nun en sevdiği projelerden biriydi. Hatırlayın. Deng, 1980lerde, güneye doğru inmeseydi, Çin küresel sisteme kendi bildiği yoldan intibakını başlatamazdı. ICBM’lerin Çin’in zenginleşmesine bir katkısı olmadı. ICBM yaparken, Çin bildiğiniz açlık çekiyordu. Deng dönemi politikaları milyonlarca insanı açlık çizgisinin üstüne çekti. Şimdi aynı şeyi, aynı sırayla sanki Kuzey Kore yapıyor. Bir tek bunu yapabildiği için bunu yapıyor. Türkiye, 1990larda Çin’lilerle birlikte kısa vadeli füze üretimine zaten başlamıştı. O vakitler, bizim mühendislerimize füze yapmayı öğretmek üzere gelen bir Çinli eğitmene sormuşlar: “Her şeyi anlattınız ama bize füzenin üzerindeki bu ufak çıkıntının ne manaya geldiğini anlatmadınız. Simetriği de yok. Öyle tek başına. Ne işe yarıyor acaba?” Eğitmen durmuş ve gülümseyerek “Biz o çıkıntının ne işe yaradığını anlamak için tam 28 füze patlattık” demiş. Başkaca bir cevap da vermemiş. Bir nevi, anlamak istiyorsanız, siz de deneyin diye konuyu açıkta bırakmış.

Ben uzunca bir süredir ARGE sabrı olmayanın, buluş yapmaya odaklanmaması gerektiğine örnek diye bunu anlatıyordum. 27 füze patlattığınızda, Sayıştay “sonucu olmayan ARGE çalışması yapılıyor diye rapor yazarsa, mazallah 28inci denemeyi yapmazsınız, 29’da başarıya ulaşamazsınız. Kaynak ayırır, sayısız kere denerseniz, oluyor nitekim. “Biz bu çıkıntının ne işe yaradığını anlamak için 28 füze patlattık” sözüne böyle de bakabilirsiniz. Füze yapmak için, çocukların süt parasını ayırır ve yeterince deneme yaparsanız, oluyor işte. Mesele önceliklendirme meselesi dediğim o işte.

Peki, Kuzey Kore meselesine nasıl bakmak gerekir? Nedir bu füze yapma önceliğinin temeli? diye düşünenlere, Bruce Cumings’in Kore tarihi üzerine yazdıklarını öneririm. Buradan bir kaç çıkarımımı size de anlatayım. Ben ilk perdeyi kaçırmanın, oyunu anlamayı zorlaştırdığını düşünüyorum. Başını kaçırırsanız, devamını anlamlandırabilmek güçleşiyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Türk lirası artık kurtulmuş sayılır mı? 01 Ekim 2018 | 581 Okunma Ali Rıza Amca yine derin bir merak içindeydi 24 Eylül 2018 | 399 Okunma Para bol bulamaç olunca, yatırımcı ne yapar? 17 Eylül 2018 | 228 Okunma Bütün bu işin Türkiye’nin ihracatına bir faydası olur mu? 10 Eylül 2018 | 157 Okunma Aslında Y kuşağının işi daha zor 07 Eylül 2018 | 343 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar