On yıl sonra ortada banka kalır mı?
Amerikan Merkez Bankası (FED) Başkanı Janet Yellen, Jackson Hole konuşmasını yaptı. Şimdi herkes bundan sonuç çıkarmaya çalışıyor. Ama ben bugün doğrusu tam anlamıyla öyle yapmayacağım....
Amerikan Merkez Bankası (FED) Başkanı Janet Yellen, Jackson Hole konuşmasını yaptı. Şimdi herkes bundan sonuç çıkarmaya çalışıyor. Ama ben bugün doğrusu tam anlamıyla öyle yapmayacağım. Bugün Janet Yellen’den çok 1976 yılında FED’de tanışarak evlendiği eşinden George Akerloff’tan bahsetmek istiyorum. Nobel ödüllü iktisatçı olan eşinden. Aklımdaki soru ise son derece basit: Bundan 10 yıl sonra genel olarak finansal sistem, özel olarak da bankacılık sistemi nasıl olur? Bugünün çocukları bundan 10 yıl sonra hala annelerinin bankaları ile mi işlem yaparlar? 10 yıl sonra ortada banka kalır mı?
Bundan 10 yıl kadar önce, bir yabancı gazeteci bana tam da bu soruyu sormuştu. Finansal krizin karmakarışık günleriydi. “Bu krizden, şimdi formunu bilmediğimiz, bambaşka bir finansal sistemle çıkar mıyız?” diye sormuştu. Öyle ya, bugün bizi bu belaya bankaların kar hırsı sokmuştu. Yok muydu bunun bir çözümü? Ben “Piyasada işlem yapan iki kişi birbirinin tamamen eşi (asimetrik olmayan) malumat setlerine sahip olamayacağına göre devam eder.” demiş ve bankanın sistemin mütemmim cüzü niteliğinde olduğunu söylemiştim. Gelin görün ki, blockchain teknolojisini tanıdıkça, artık 10 yıl sonrası için şüphem var doğrusu. Neden olmasın? On yıl sonra ortada banka kalmayabilir.
Ama müsaadenizle, bugün muhabbete Yellen’ın Jackson Hole konuşmasından başlayayım. Genel hava şöyle: Yellen, ileriye yönelik bir konuşma yapmadı. Yarına bakmak yerine dünü değerlendirdi. Bir nevi, 10 yıl önce başlayan küresel kriz ile mücadele sürecini dürüst bir biçimde değerlendirdi. “Kriz, tedbir gereğini ortaya çıkardı, gerekli reformlar yapıldı ve bu reformlar finansal sistemi daha güvenli kıldı.” diyerek Başkan Trump’ın geçenlerde eleştirdiği düzenlemelerin varlık nedenini özetledi. Ve “Şimdi yeni bir soru soruluyor: Reformlar, finansal sisteme yük olarak, tedbirli risk yönetimini ve iktisadi büyümeyi engelliyorlar mı?” deyip konuya geldi. “Hayır, reformların esası, sistemin toparlanma gücünü olumsuz etkilemiyor, risk iştahını ve iktisadi büyümeyi azaltmıyor.” diye Trump’ın eleştirilerini doğrudan yanıtladı. Getirilen finansal sistem düzenlemelerini savundu. Zaten bundan sonra, Yellen’ın, Trump tarafından yeniden atanmasının söz konusu olmayacağı bu nedenle konuşulmaya başlandı bile.
Konuşmada geleceğe dair tek bir cümle vardı doğrusu: “Küresel ekonomik güçler, teknoloji ve riskleri sınırlandırmayı amaçlayan kamu düzenlemelerinin etkisi ile finansal sistemin evrimini sürdüreceğini öngörüyorum.” dediği cümle. İşte, bu 10 yıl sonra bankacılık ne olur sorusu da o vakit aklıma yeniden geldi doğrusu.
George Akerloff, “Kusurlu Mal Piyasası: Malın niteliği hakkında belirsizlik ve piyasa mekanizması” başlıklı 13 sayfalık kısa ama etkisi açısından son derece güçlü makalesini 1970’te yayımladı. Makaleyi 1966-1967’de genç bir yardımcı doçentken nasıl yazdığını, 2001 yılı Nobel Ekonomi ödülünü alırken anlatmıştı. (Evet, Akerloff 1966’da Kaliforniya Üniversitesi Berkeley’de yardımcı doçentti.) Demek ki, 1977’de evlendiğinde epey ünlü bir iktisatçıydı. Bu arada onu da not edeyim. Biz zaten hep Akerloff’u bilirdik, eşini sonradan duyduk. Neyse.
Akerloff’un modeli aslında at ticaretini ve oradan çıkarak kullanılmış otomobil piyasasını konu alıyordu. Soru son derece Eskiydi: “Şimdi bu şahıs bu atı elden çıkarmak istediğine göre, ben bu atı almalı mıyım, almamalı mıyım?” Problem, at ya da kullanılmış arabayı satan ile almak isteyenin eş malumat setlerine sahip olmamasından kaynaklanıyordu. Çözüm, dışarıdan üçüncü bir aktörün sürece ya malumat üreterek ya da işlemdeki riski üstlenerek katılmamasıydı. Ancak bu durumda, piyasa mekanizmasını işletmek mümkün oluyordu. Duruma göre devlet ya da bankalar gibi aracılar piyasa mekanizmasının işlemesini güvence altına alabilirlerdi.