Türkiye’de inovasyon eko-sisteminin en temel problemi sermaye piyasası kaynaklıdır

Geçenlerde Hürriyet Gazetesi’nin organize ettiği Türkiye Finans Forumu’nun Sermaye Piyasaları oturumunda kendimi bundan 30 yıl öncesine gitmiş gibi hissettim. Dehşetle fark ettim ki, o vakit neleri konuşuyorsak sermaye...

Geçenlerde Hürriyet Gazetesi’nin organize ettiği Türkiye Finans Forumu’nun Sermaye Piyasaları oturumunda kendimi bundan 30 yıl öncesine gitmiş gibi hissettim. Dehşetle fark ettim ki, o vakit neleri konuşuyorsak sermaye piyasalarında hala aynı şeyleri aynı biçimde konuşma eğilimindeyiz. Hâlbuki dünya değişti. Sermaye piyasaları beklediğimiz anlamda gelişti. Dün sermaye piyasalarından beklediğimiz farklıydı. Bugün çok daha farklı. Ben, Türkiye’nin derdiyle, sermaye piyasalarının yapabileceklerinin bugüne kadar hiç bu kadar iyi uyuşmadığını düşünüyorum doğrusu. Ama bunun için sermaye piyasalarının yaptıklarını yapmaya devam ederken, bu güne kadar ihmal ettiği yapabileceklerini de devreye sokması gerekiyor.

Bugün, Türkiye’de inovasyon eko-sisteminin en temel eksiği yatırım bankalarıdır. Yatırım bankacılığı, tanım gereği, sermaye piyasası kaynaklıdır. Böyle bakarsanız, bugün, Türkiye’de inovasyon eko-sisteminin en temel problemi sermaye piyasası kaynaklıdır. Türkiye inovasyon bahsinde, yeni sanayi devrimi teknolojileri konusunda neden konuşmaktan yapmaya geçememektedir? Sermaye piyasasının değişime ayak uydurma potansiyelinin düşüklüğünden elbette. Neden Türkiye’de startup’lar yeterince exit yapamamaktadır? Yatırım bankacılığı alanındaki derin boşluktan, bana sorarsanız. Gelin hızlıca bir anlatayım.

Hisse senedi piyasası Türkiye’de şirketlere kaynak aktarımında önemli bir kanal değildir.

Oturumdan aklımda ilk kalan Dr. Berra Doğaner’in 2 slaydıydı. Oradan başlayayım. Hisse senedi piyasası vasıtasıyla şirketler kesimine aktarılan yıllık fon tutarı 2014 yılından beri yıllık 4 milyar liranın altında kalıyordu. Buna hem şirketin bedelli sermaye artırımları, hem şirket ortaklarının elindeki hisse senetlerinin ikincil halka arzı, hem de şirketin doğrudan yeni yatırımcılara birincil halka arzları dâhildi. Bütün yıllar rekoru 2012 yılındaki 15,5 milyar liradan ibaretti.

Bunu neyle kıyaslayayım? Bankalar vasıtasıyla aktarılan kaynaklarla elbette. İnternetten arayınca hemen çıkan bir haber size: “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) haftalık bültenine göre, “sektörün kredi hacmi 6 Ekim ile biten haftada 4 milyar 703 milyon lira arttı.” Bankalar tarafından aktarılan kredi hacmi, bir haftada 4,7 milyar artarken, sermaye piyasalarında 2017 yılı Eylül ayı itibariyle hisse senetleri vasıtasıyla aktarılan kaynak tutarı daha 4 milyarı bile bulmadı. Güdük kalmanın başka bir işaretine ihtiyaç var mıdır? Yoktur.

Bankalar hep Türkan Şoray, sermaye piyasası ise hep Suna Pekuysal’dır

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Türk lirası artık kurtulmuş sayılır mı? 01 Ekim 2018 | 581 Okunma Ali Rıza Amca yine derin bir merak içindeydi 24 Eylül 2018 | 399 Okunma Para bol bulamaç olunca, yatırımcı ne yapar? 17 Eylül 2018 | 228 Okunma Bütün bu işin Türkiye’nin ihracatına bir faydası olur mu? 10 Eylül 2018 | 157 Okunma Aslında Y kuşağının işi daha zor 07 Eylül 2018 | 343 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar