‘Ergenekon’ meselesi
Cumhuriyet Savcısı, “Ergenekon silahlı terör örgütünün varlığının kesin ve inandırıcı deliller ile kanıtlanamadığı, bu nedenle de varlığı kanıtlanamayan örgütün...
Cumhuriyet Savcısı, “Ergenekon silahlı terör örgütünün varlığının kesin ve inandırıcı deliller ile kanıtlanamadığı, bu nedenle de varlığı kanıtlanamayan örgütün liderliği, üyeliği ve örgüt adına suç işlenmesinin de söz konusu edilemeyeceği anlaşılmıştır” diyor.
Keşke “doğrudur” deyip geçebilseydik; “ama”sız, “fakat”sız…
***
“Ergenekon” soruşturması, 2007 yılının haziran ayında başlamıştı. O dönemde TSK’da cuntaların yahut potansiyel cuntaların cirit attığına hâlâ inanıyorum (Bu tehdidin tümüyle ortadan kalktığına inanmadığımı da belirtmeliyim). Bırakın cuntayı, Genelkurmay Başkanlığı kurumsal olarak bile darbe işareti vermişti. 27 Nisan 2007 tarihli “e-muhtıra”nın ilgili bölümünü hatırlayalım: “Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır.”
Dikkat buyurun: “Tavrını” demekle yetinmeyip “davranışlarını” da ortaya koyacağını belirterek açıkça müdahale tehdidinde bulunmuştu Genelkurmay Başkanlığı; düpedüz askerî darbe kozunu kullanmıştı. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbeleri darbecilerin yanına kâr kaldığı için, o dönemde askerî darbe tehditlerini daha açık ifadelerle savurmak da tabii karşılanıyordu, ama bu işe daha ziyade “sivil kuvvetler” bakıyordu.