Fas'ta bir Ramazan hatırası
Meknes pazarında “Vay sen benim yılanıma baktın, ver 5 kuruş”, “Vay ben komiklik yaptım da senin gözün kaydı, ver 3 kuruş” deyip yakamıza yapışan esnaftan yakamızı kurtarıp yan sokaklara...
Meknes pazarında “Vay sen benim yılanıma baktın, ver 5 kuruş”, “Vay ben komiklik yaptım da senin gözün kaydı, ver 3 kuruş” deyip yakamıza yapışan esnaftan yakamızı kurtarıp yan sokaklara attık kendimizi ki bambaşka bir iklim, bambaşka bir hava...
Topyekûn harpten topyekûn sulha geçtik adeta. Kalbimize bir sekînet indi. Sonradan bir adam bize şunu anlatacaktı: “Burası erenler mıntıkasıdır. Okunup üflenmiştir. 100 senedir bir tek adlka dahî kayda geçmemiştir burada.”
Biz dönelim yolculuğumuza.
Yolda bir adamı durdurup “Darkavi tekkesi nerededir?” diye sorduk. Adam “Dakika” dedi (Bi’ dakka bekleyin manasında) ve biz de neyi beklediğimizi bilmeden bekledik. Yoldan başka bir adam geçiyordu. Bizimki onu durdurdu, bir şey söyledi. Sonra hep beraber yürümeye başladık, sonradan gelen adamın izinde. Vardık bir tekkeye. Burasıdır dediler.
Vedalaşırken, o ilk çevirdiğimiz adamın âmâ (kör) olduğunu fark ettik.
Nezakete, asalete, yardımperverliğin yahut misafirperverliğin böylesine bakar mısınız? “Ben körüm, mazur görün” diyebilirdi, demedi. Bizi öbür adama emanet edip ayrılabilirdi, ayrılmadı. Değil mi ki biz kendisinden bir şey istemiştik, artık bizim kölemiz olmuştu. Bunu tahkir maksadıyla demiyorum. Benim geldiğim yerde hikmet ehli öyle der; senden yardım isteyenin kölesi ol. Neyse…Vardık işte bir tekkeye.