Her hâlükârda ehlen ve sehlen
Türkiye’ye hicret eden Suriyeliler Esed rejimine muhalif. Mevcut şartlarda Esed rejiminin kontrolündeki bölgelere dönen muhacirler bunu ancak işkenceden geçirilmeyi ve hatta öldürülmeyi göze alarak yapabilirler.
Nitekim oralara dönen muhacirlerin karşılaştığı zulme dair ciddi bilgiler var.
Türkiye’nin kontrolündeki Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgeleri emniyetli, ama milyonlarca muhacirin -insani şartlarda- barınmasına müsait değil. Müsait hale gelmesi için herhalde milyarlarca dolarlık ‘yatırım’ ve çokça zaman gerekir.
Büyüdükçe büyüyen “Suriyeliler dışarı!” furyası, muhacirlere ne pahasına olursa olsun sahip çıkma iradesini gösteregelen iktidarın bu iradesini sarsmaya başladı; ama muhacirlerin Suriye’ye kitleler halinde geri gönderilmeleri kısa vadede mümkün görünmüyor. Daha doğrusu, ancak Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerinde kaotik bir ortamın oluşmasını -ve oradaki kaosun Türkiye’yi tehdit etmesini- göze almak şartıyla mümkün görünüyor.
Avrupa Birliği ile varılan “geri kabul” anlaşmasını askıya alıp deniz yoluyla Avrupa’ya iltica akınını canlandırmak bir ‘çözüm’ olabilir mi?