Kadir Mısıroğlu’nun ardından
Resmî tarihe, resmî ideolojiye meydan okuyarak Kemalist vaizlerin konforunu bozdu. Soru işaretlerine ve parantez içinde ünlemlere boğduğu Kemalist literatürün selameti için ‘tedavülden kaldırılmasına’ hükmedildi...
Onu zindana tıktılar, işkenceden geçirdiler, hicrete zorladılar; 1960’lı yılların ikinci yarısından 1980’li yılların sonuna kadar çileden çileye sürükleyerek yıldırmaya çalıştılar; ama Kemalizm’le mücadeleye adadığı o gür sesini asla kısamadılar.
Bir milim eğilmeden, bir milim bükülmeden devam etti mücadelesine.
Sonuna kadar…
Nefesinin yettiği yere kadar…
Ömrünün son demlerinde ‘Yunan işgalini savunan Türk düşmanı’ iftirasına maruz kaldı (Hem de “Yunan Mezalimi – Türk’ün Kara Kitabı” adlı abidevî eserin müellifi olmasına rağmen!).
Bu akıl almaz tezviratla itibarsızlaştırılacaktı güya.
Cevap: Büyük Çamlıca Camii’ndeki cenazesinde muazzam bir insan seli.
Üzerinde fikrî emeği bulunan binler, binler, binler…
Ben de oradaydım.