Avrupa, dekadans, kültür
Geçen hafta şöyle yazmıştım: “Sürekli sözünü ettiğimiz Avrupa Aklı pek seyrek işliyor ne yazık ki. O da analitik bir akıl daha çok. Olup biteni, her şey olup bittikten çok sonra...
Geçen hafta şöyle yazmıştım: “Sürekli sözünü ettiğimiz Avrupa Aklı pek seyrek işliyor ne yazık ki. O da analitik bir akıl daha çok. Olup biteni, her şey olup bittikten çok sonra çözümlemekte pek mahir. Ama strateji geliştirmekte ve Avrupalı bir güç olan Türkiye’yi kavramakta pek yoksul. ” Ne demeye çalıştım, bir köşe yazısının el verdiği ölçüde açmaya çalışayım. *** Türkiye-AB ilişkilerini karşılıklı spesifik hatalara sıkıştırmadan okumak, Avrupa’nın neye karşılık geldiği üzerine de düşünmek zorundayız. Bunun için de Fransız düşünür Edgar Morin’e başvuracağım yine (“Avrupa’yı Düşünmek”: AFA, 1988, Çev. Şirin Tekeli). Yaklaşık 30 yıldır, her fırsat düştüğünde, Morin’in kuramsal çerçevesini yinelemekten bıkmadım. Yeni kuramsal bakışlardan ve postmodern karmaşadan bağımsız olarak, bu çerçevenin sağlamlığını koruduğu kanısındayım.