Çoban başından çıbanbaşına
Şikârî’ye göre soylu olmadıkları için yönetme hakkı bulunmayan Osmanlılar, kendilerini bey yapan Karamanoğlu’na da nankörlük etmişti. Şikârî’nin “alternatif tarih”...
Şikârî’ye göre soylu olmadıkları için yönetme hakkı bulunmayan Osmanlılar, kendilerini bey yapan Karamanoğlu’na da nankörlük etmişti. Şikârî’nin “alternatif tarih” oluşturma çabasından bahsediyordum. Aslında tarih, geçmişle birebir aynı olmadığı ve olamayacağı için, geçmişin seçilmiş ve işlenmiş bir aktarımı anlamında bütün tarih anlatılarının teorik olarak birer “alternatif tarih” olma potansiyeli vardır. Aynı olayları anlatan birden fazla kaynağımız olduğunda da bu potansiyelin fiiliyata taşındığını kolayca görürüz. Kaynaklarının, çeşitli önyargılar, türlü ideolojik körlükler veya açıkgözlülükler sergileme hassalarının farkında olan tarihçiler, bir olayın bütün taraflarının seslerinin duyulabileceği, mümkün olduğu kadar farklı orijinlerden gelen ve dolayısıyla da bir o kadar zengin olan bir malzemeye sahip olmak isterler. 16. yüzyıldaki herkes gibi hikâyenin sonunu bilen, Karaman’ın Osmanlı İmparatorluğu bünyesine dâhil olduğunun ve halkının ciddî sürgünlere tabi tutulduğunun yadsınamaz gerçeklikler olarak farkında olan Şikârî’nin “alternatif tarih” oluşturma çabası biraz farklı tabii ki. Onunkisinde, “Şu bulunduğumuz yerden bakınca asla anlayamayacağınız kadar farklıydı geçmiş” şeklinde özetlenebilecek bir tavır, kendi gününe, zamana ve feleğe ilişkin bir kahırlanma seziliyor. Geçmişte ne olduğunu mümkün olduğu kadar yeniden kurmak gibi ancak modern tarihçilerin sahip olabileceği türden bir yaklaşımı bir geç ortaçağ kroniğinde tabii ki aramamalıyız. Fakat sunduğu alternatif tarihin, aynı zamanda; yenilmiş, marjinalize edilmiş, sesleri bastırılmış başka gruplarda da benzerleri görülebildiği üzere, hatırı sayılır ölçüde normatif bir tarih olduğunu da göz önünde tutmalıyız.