Erken bir milli iktisatçı
Mustafa Sami Efendi’nin temel kaygısı Avrupalılaşmak değil, Avrupa gibi bilime değer vererek kalkınmaktı. 1840 yılında yayımlanan Avrupa Risalesi adındaki küçük fakat çok etkili eserinden başka bir...
Mustafa Sami Efendi’nin temel kaygısı Avrupalılaşmak değil, Avrupa gibi bilime değer vererek kalkınmaktı. 1840 yılında yayımlanan Avrupa Risalesi adındaki küçük fakat çok etkili eserinden başka bir eseriyle tanımadığımız Mustafa Sami’nin temel kaygısının Osmanlı toplumunu Avrupalılaştırmak değil modernleştirmek olduğunu ileri sürdüm. Bu, Sami’nin, Osmanlı’dan biraz önce modern döneme giriş yapan Avrupa’da model alacak hiçbir tutum veya kurum görmediği, Avrupa’nın modernleşmesine katkıda bulunan ve/ya o modernleşmenin sonucu olan hiçbir fikri benimsemediği anlamına gelmiyor. O, okuma- yazma oranlarını yükseltmiş, bilime gereken önemi vermiş, halkını bilimin isterleri ve ayrıca bugün milliyetçilik dediğimiz ideoloji doğrultusunda eğitmiş, sanayileşmiş ve üretimi kendine yeten bir ülke istemekteydi. Bunları isterken, Osmanlıların, kılık- kıyafet, oturup kalkma gibi konularda Avrupalılar gibi davranmasını veya kültür açısından Avrupalılar gibi olmasını önerdiğine dair bir emare göremiyorum. Avrupalılaşmak gibi kültür alanına işaret eden ve tabii ki kimlikle ilgili çağrışımları da olan bir konuda bir şey söylemiyor. Aksine, olur da kalkınma / modernleşme konusundaki manifestosu başka bir şekilde, diyelim ki Avrupalılaşmak veya Frenkleşmek olarak algılanır kaygısıyla, Avrupa’nın bilimini almaya Osmanlıların- Müslümanların niçin hakkı olduğu hususunda ilginç bir çözümle geliyor. Göreceğiz. Sami, 27 Nisan 1838 Perşembe günü Galata açıklarında bir “vapur sefinesine” biner, sekiz günlük bir yolculuktan sonra Malta Adası’nda karantinaya girer ve orada 21 gün kalır. Sami’nin risalesindeki uzunca pasajlardan birisi bunun hakkındadır.