Hem vefaî hem Ahî
Osmanlı beyliğinin kuruluş dönemlerinde ahi olmak tarikat üyeliğine engel değildi, tarikat üyeliği de ahi olmayı dışlamıyordu. Geçen yazımda, her tarihçi gibi döneminin ideolojik yönelimlerinden...
Osmanlı beyliğinin kuruluş dönemlerinde ahi olmak tarikat üyeliğine engel değildi, tarikat üyeliği de ahi olmayı dışlamıyordu. Geçen yazımda, her tarihçi gibi döneminin ideolojik yönelimlerinden etkilense ve pek çoğu gibi resmî görüşleri dikkate almak durumunda olsa da Ömer Lütfi Barkan’ın arşivlere dayanan araştırmasının değerini hâlâ koruduğunu vurgulamaya çalıştım. Barkan, önemli bir şey yapmaya çalışıyor, tekke ve zaviyelerin resmen yasaklandığı bir dönemde, geliştirilen resmî tezleri hiç sorgulamaksızın dervişlerin geçmişteki olumlu katkılarını vurguluyor hatta Türkiye toplumu açısından onlara kurucu bir rol veriyordu. Bugünün bir tarihçisi olarak benim bir metni anlama önceliklerimden birisi de tabii ki o metnin ne gibi ideolojik kısıtlar altında yazıldığını görmeye çalışmaktır. Bir okurumuz ise birtakım görüşler serdettikten sonra yöntem açısından şöyle bir eleştiride bulunmuş: “Bunun yanında Barkan’ın döneminin dervişlerini eleştirip geçmiştekileri övmesi de somut bir bilimsel çelişki değildir. Anadolu’yu kolonileştiren dervişler 12. ve 13. yy’da gelmişlerdir. Balkanlara olan derviş göçü ise ağırlıklı olarak 14. ve 15.