İstimlâk edilmiş topraklarda bir cevelân
Hatırat türündeki eserler kadar olmasa da Osmanlı dünyasından kalan ve başka bir “ben metni” çeşidi olan seyahatnamelerin de ciddî bir yekûn tuttuğunu söyleyebiliriz. Tam bir sayı vermek elbette zor, ben...
Hatırat türündeki eserler kadar olmasa da Osmanlı dünyasından kalan ve başka bir “ben metni” çeşidi olan seyahatnamelerin de ciddî bir yekûn tuttuğunu söyleyebiliriz. Tam bir sayı vermek elbette zor, ben birkaç yüz civarında olduğunu sanıyorum ama hemen ekleyeyim ki günümüzde bir yandan da yenileri bulunuyor ve yayınlanıyor. Her hâlükârda 16. ve 20. Yüzyıllar arasındaki geniş zaman dilimi için, gerek Osmanlı vilayetleri gerekse yakın veya uzak dünya ülkeleri ve yöreleri hakkında tarihçiye zengin malzeme sunan bir Osmanlı “seyahat” edebiyatı söz konusudur. Kitlesel turizmin söz konusu olmadığı modern öncesi dönemde bu edebiyatı üretenlerin büyük bir kısmının tek veya asıl amaçlarının seyahat olduğunu söylemek tabii ki imkânsızdır. Görevleri gereği ülke içinde ve dışında seyahat eden Osmanlı memur ve asker sınıfından seyahat metinleri yazanlar çoktur. Bazıları, Seydi Ali Reis’in Mir’âtü’l-memâlik’inde olduğu gibi Osmanlı dışındaki ülkelerin tarihi için de birinci derecede kaynak niteliği taşır. Bazıları da, Gelibolulu Mustafa Âlî’nin Hâlâtü’l- Kahire’sinde olduğu gibi Osmanlı dünyasının bir şehrine ışık tutar. Resmî görevle seyahat eden elçiler ve onların yazdığı sefaretnamelerin bunların içinde ayrı bir yeri vardır.