Kroniklerin sessizliği
Osmanlı kroniklerinde Edebâli’nin tarikat mensubiyeti üzerine hiçbir kayıt yoktur. Asıl şaşırtıcı olansa Edebâli’nin oğluna yetişen Âşıkpaşazâde’nin tutumudur. Elvan...
Osmanlı kroniklerinde Edebâli’nin tarikat mensubiyeti üzerine hiçbir kayıt yoktur. Asıl şaşırtıcı olansa Edebâli’nin oğluna yetişen Âşıkpaşazâde’nin tutumudur. Elvan Çelebi’nin Menâkıbu’l-Kudsiye’sinde “Edebâli” adlı bir kişinin Baba İlyas ile bir şekilde bir alakası olduğuna dair, o da gayet kapalı tek bir referans vardır. Burada dikkat edilecek husus, metinde Edebâli ile Baba İlyas’ın hiç yan yana getirilmedikleri veya birbirlerini şahsen tanıdıklarına dair en ufak bir ima bile yapılmadığıdır. Aynı gözlemi Hacı Bektaş Veli ve Baba İlyas için de yapabiliriz. Edebâli’nin adı, Elvan Çelebi’nin; Baba İlyas’ın, Muhlis Paşa’nın ve kendi babası Âşık Paşa’nın halifelerini, hem de oldukça karmaşık bir şekilde sıraladığı kısımda, Hacı Bektaş ile birlikte geçmektedir. Metin, Edebâli’nin, Baba İlyas’ın halifesi olduğunu söylemediği gibi Hacı Bektaş’ın Baba İlyas halifesi olduğunu da açıkça söylemiyor. Ayrıca, metnin akışından Edebâli’nin, Hacı Bektaş’tan bir şeyler öğrenme durumunda olduğu, dolayısıyla onun müridi bulunduğu gibi bir anlam çıkarmak da mümkündür. Öte yandan, Elvan Çelebi’nin hem Hacı Bektaş’ı hem de onun vasıtasıyla, Edebâli’yi, Baba İlyas’ın şahsıyla değilse bile “yolu” ile irtibatlandırdığını söylemek mümkündür. Metin, Edebâli ve diğer hizmetkârların Hacı Bektaş’tan seyran gördüğünü söyledikten sonra şöyle devam ediyor: “Ulu işiğine gelür ü gider Cân-ıla seyr ider bu cânânı Böyle anladı bildi buldı bular Bu nihâdı bu yol u erkânı” Burada, “ulu eşiği” demekle kastedilen sanırım Baba İlyas’ın eşiğidir.