Şeyh Edebali Orhan Bey’in dedesi değildi
Arşiv belgeleri, Âşıkpaşazâde’nin Osman Gazi ve Şeyh Edebâli ilişkisi üzerine aktardığı rivayetleri doğrulamıyor. Kronik yazarı Âşıkpaşazâde’nin, kendi sülalesinin...
Arşiv belgeleri, Âşıkpaşazâde’nin Osman Gazi ve Şeyh Edebâli ilişkisi üzerine aktardığı rivayetleri doğrulamıyor. Kronik yazarı Âşıkpaşazâde’nin, kendi sülalesinin Osmanlı hanedanı ile iyi ilişkiler içinde olduğunu ve onlardan ihsanlar gördüğünü belirtmesine karşın, Osman Gazi’nin kayınpederi olduğunu söylediği Şeyh Edebâli’yi, Baba İlyas’a çıkardığı kendi sülalesiyle ve Vefâî tarikatıyla ilişkilendirmemesi ilginç ve bir o kadar da sorunludur. Daha önce değindik. Diğer yandan, Sayın Ahmet Yaşar Ocak ise, Edebâli’nin daha önceki kuşaklara mensup tarihçilerce görüldüğü gibi bir Ahi şeyhi olmayıp Vefâî halifesi olduğu görüşünü çalışmalarının seyri içinde vurguyu hep arttırarak ileri sürmüştür. Ocak, Babaîler İsyanı adlı önemli çalışmasının sekizinci ve en son baskısında Edebâli için “Osmanlı Devleti’nin ilk yılları içindeki konumunun, bugüne kadar sanıldığından çok daha mühim olduğu giderek bugün daha belirginleşen” şeklinde ifadeler kullanıyor. Peki, Şeyh Edebâli kronikler dışında, başka Osmanlı kaynaklarında ne gibi izler bırakmıştır ve daha önemlisi, o kaynaklardan gelen bilgileri başta Âşıkpaşazâde olmak üzere kroniklerden gelen kayıtlar ve iddialarla çakıştırdığımız zaman ortaya nasıl bir görüntü çıkıyor? İşte bunu da merhum İnalcık’ın “Âşıkpaşazâde Tarihi Nasıl Okunmalı?” başlıklı makalesi ekseninde konuşuyorduk. Merhum Ömer Lütfi Barkan, ta 1942’deki “Kolonizatör Türk Dervişleri” makalesinde, Osmanlı tahrir defterlerindeki zaviye sahibi şeyhlere örnekler verirken, 1049 numaralı Bursa evkaf defterindeki bir kaydı alıntılayarak, “Ada Şeyh” adlı bir şeyhin zaviyesine Osman Bey tarafından Kozağaç adlı bir köyün vakfedildiğini belirtmişti. Merhum Uzunçarşılı’nın ilk cildi 1947’de yayımlanan Osmanlı Tarihi’nde ise bu köyün hikâyesi biraz farklıdır. Ben 4. Baskıyı kullanıyorum.