Tursun Fakih’in feneri
Osman Bey’in çağdaşı ve bacanağı, Şeyh Edebâli’nin damadı Tursun Fakih, yazdıklarıyla ilk Osmanlıların zihniyet dünyasına bir ışık huzmesi tutmaktadır. Günümüzde...
Osman Bey’in çağdaşı ve bacanağı, Şeyh Edebâli’nin damadı Tursun Fakih, yazdıklarıyla ilk Osmanlıların zihniyet dünyasına bir ışık huzmesi tutmaktadır. Günümüzde olduğu gibi Osmanlı toplumunda da, özellikle son dönemlerde, Osmanlıların en baştan itibaren resmî dil ve yazı dili olarak Türkçeyi kullandıkları görüşü yaygın olarak kabul görmekteydi. Aklıma hemen Ahmed Cevdet Paşa ve Türkçenin ıslahı üzerine 1893’te II. Abdülhamid’e bir layiha yazan Ahmed Rıza Bey geliyor. Osmanlıların, Türkçeyi hiç kullanmayan Selçukluların aksine, Arapça ve Farsçayı bürokrasilerinde ancak çok sınırlı olarak kullandıkları ve Türkçenin, imparatorluğun kültür ve yazı dilleri içindeki ayrıcalıklı konumu düşünülürse bu görüşe karşı çıkmak için fazla bir neden bulunmuyor. OSMAN BEY Sorun tabii ki bunun belgelendirilmesindedir. Asıl mıydı- suret miydi tartışmasına pek girmeksizin belirtmek gerekiyor ki Osmanlılardan kalan en eski belgeler olarak bilinen Asporça Hatun Vakfiyesi (1323) Arapça, Mekece Vakfiyesi (1324) ise Farsçadır. Birincisinde Osman Bey henüz sağ iken, oğlu Orhan’ın eşi Asporça Hatun vakıfları hakkında düzenlemede bulunuyor, ikincisinde ise artık bey olan Orhan, Mekece’yi vakfediyor ve azatlı kölesi hadım Şerafeddin Mukbil’i mütevelliliğine getiriyor. Türkçe ilk Osmanlı belgesi olarak bilinen belge ise Orhan Bey’in Temmuz 1348 tarihli mülknamesidir. Orhan Bey, bu belgede “zaîmü’l cüyûş ve’l-asâkir” (ordunun ve askerin kumandanı) unvanıyla anılan ve kendisinden “Ferzend” diye bahsedilen birine Pambucuk Deresi adlı bir yeri mülk olarak veriyor.