Kötünün de kötüsü
Tudor’un tercihleri ile oynattığı oyun bir takım çelişkileri barındırıyordu. İç sahada oynadığı ve kolay kazandığı Gençlerbirliği maçının hücumcularıyla...
Tudor’un tercihleri ile oynattığı oyun bir takım çelişkileri barındırıyordu. İç sahada oynadığı ve kolay kazandığı Gençlerbirliği maçının hücumcularıyla çıkan Tudor’un, niyeti ile oynattığı tutmadı. Eren tercihi, Gomis’in yalnızlığına bir çareydi ama iç sahada daha etkili olacak bir tercih bu. Eğer Başakşehir karşısında bu tercih yapılıyorsa ve rakipte Emre gibi bir oyuncu yoksa o zaman rakibe ne savunmada ne de orta sahada pas yapma izni vermemek lazım.
Galatasaray ilk golü yiyene kadar, Başakşehir savunması rahat pas yaparak ve baskı yemeden maç oynadı. Dahası, Galatasaray’ı farklı takım yapan yüksek temposu da yoktu sahada...
BİREYSEL YOKSAN
Belhanda, maçın başında çok istekli gözüktü ama sonuca yönelik işlerde hiç yoktu. Tolga, sezon başından beri en kötü oyunlarından birini oynadı. Mariano, karşısında iyi pozisyon alan oyuncular olunca etkisiz kaldı. Ndiaye, mücadelesini ortaya koydu ama yeterli olmadı. Denayer’in oynadığı maçlarda yaptığı hatalar ve uyumsuzluğu ortada. Eren, hem rakibe baskı hem de Gomis’e asistanlık yapma anlamında bekleneni veremedi.
TAKIM OLARAK DA YOKSUN
Bireysel olarak bu kadar kötü olunca takım olman ve sistemini işletmen de mümkün olmuyor. Orta sahada oyuna hakim olamayan, kenardan yeterince gelemeyen, savunmada ciddi hatalar yapan ve bireysel olarak hiçbir oyuncusu iyi olmayan bir takımın o maçı kazanması imkansızdır. Sezonun başından beri hep öne ve çabuk toplarla kullanan Galatasaray, Başakşehir karşısında orta sahada topların büyük çoğunluğunu yana ya da geri oynamak zorunda kalınca sezonun en kötü oyunu ortaya çıktı.