Önce Amerika mı, İsrail mi?
UNESCO, dünyanın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 üyesinden daha büyük olduğu gerçeğinin ciddi bir tarzda benimsendiği az sayıdaki uluslararası kuruluştan biridir. BM’nin eğitim...
UNESCO, dünyanın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 üyesinden daha büyük olduğu gerçeğinin ciddi bir tarzda benimsendiği az sayıdaki uluslararası kuruluştan biridir. BM’nin eğitim, kültür ve bilim çalışmalarını üyeleri arasında eşitlikçi bir anlayışla yürüten UNESCO üyeliğinden ayrılan ABD, artık kurumun daimi gözlemcisi statüsünde bulunacak. Trump’ın siyasetine ayak uydurmakta artık iyice zorlandığı görünen ABD Dışişleri Bakanlığı, başka ülkelerin borçlarından şikayet etmeden önce kendilerinin UNESCO’ya 500 milyon dolardan daha fazla borcu olduğunu hatırlamalıydı. Trump’ın UNESCO’ya olan aşırı olumsuz tavrı, başkanlık kampanyası sırasında belliydi. Hatta bu tavrında o kadar ileri gitmişti ki, seçildiği taktirde yapacağı ilk iş olarak, Amerika’yı, “UNESCO’dan tamamen çekeceğini” vaat etmişti. Dışişleri’nin en azından söz hakkına sahip olabilmek için, tamamen çekilme yerine, daima gözlemci statüsünde kalmayı tercih ettiği anlaşılıyor. Ayrıca Dışişleri Bakanlığı çekilme başvurusunu, örgütün yeni yöneticisinin seçileceği gelecek haftanın ertesine bırakmaya çalıştığı da anlaşılıyor.
Trump’ın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Nikki Haley, örgütün uluslararası topluluk için bir “utanç kaynağı” olduğunu söyledi; ama UNESCO’dan neden utanılması gerektiğini belirtmedi. Anlaşılan o ki, UNESCO en büyük “ayıbını”, İsrail’in Kudüs’e olan tarihsel ve kültürel bağlarını tanımayarak işledi. Bu iddia kesinlikle doğru değil. Gerçek, İsrail’in sunduğu ve Kudüs’ün, Musevilerin 3 bin yıllık başkenti olduğunun tescili anlamına gelen karar tasarısını kabul etmemiş olmasıdır. Geçen yılki bu olay üzerine İsrail, örgütteki büyükelçisini çekmiş ve ABD de yıllık aidatlarını ödemeye son vermişti.