Prens’in Pakistan oyunu
Suudi Veliahdı Muham- med bin Selman (MbS), boyunca battığı Kaşıkçı cinayetinden hiç de etkilenmişe benzemiyor. İhtirası ve hevesi gözünü o kadar bürümüş olmalı ki ABD’den AB’ye...
Bu politikanın son kurbanı Pakistan olacak gibi görünüyor.
Biraz geriye gidersek, Pakistan’ın ne İran-ABD çekişmesinde, ne Suud-Katar ihtilafında taraf olmadığını görebiliriz. Pakistan’da (eski Türkiye gibi) sivil siyaset üzerindeki asker kökenli vesayetin temsilcisi olan Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral Kamar Cavid Bacva, son üç başbakanı da bu tarafsızlık siyasetine ikna etmişti. Navaz Şerif ve Şahit Hakan Abbasi gibi, İmran Han da başbakanlık görevine geldikten sonra yaptığı ilk açıklamada, komşu İran’ı ve ekonomik olarak desteğine muhtaç oldukları Körfez ülkelerini “üzmemek” için, Suudların bütün baskılarına rağmen, örneğin Yemen’de İran’ın desteklediği Şii Husilere karşı sözüm ona Sünni ittifakına katılmama kararını tekrar etti. İmran Han daha da ileri giderek bir yıl hiçbir yabancı ülkeyi ziyaret etmeyeceğini de açıkladı. Ne var ki ABD’nin İran’a yaptırımlarının en çok vurduğu ülke olarak Pakistan, içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıyı atlatabilme umuduyla bu sözünü unutarak hızlı bir Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri turu yapmak zorunda kaldı.
Pakistan yetkililerinin korktukları başlarına geldi ve İmran Han ile görüşen Suudi Veliahdı MbS ve Dubai emiri ve Abu Dabi veliahdı ve BAE başkomutanı Muhamed bin Zayid (MbZ), “Ya Yemen savaşına katılırsın ya da bütün ortak projelerden çekiliriz” dediler. Yetmezmiş gibi, Pakistan’ın uzun süredir ekonomik umutlarını bağladığı İran ve Çin ile ortak petrol boru hattı, ABD ambargosuyla suya düşmüş bulunuyor. Pakistan’ın Katar ile yapmak istediği rafineri de ABD’nin türlü engelleriyle karşı karşıya.