Yeni çatı aday Selahattin Demirtaş
Türkiye’nin son 10 yılda geçirdiği değişimi sadece son iki-üç seçime bakarak da anlayabiliriz aslında. Gezi kalkışması ve 17-25 Aralık darbe girişimleri, bu olay çiftinin kendi muhtevası kadar...
Türkiye’nin son 10 yılda geçirdiği değişimi sadece son iki-üç seçime bakarak da anlayabiliriz aslında. Gezi kalkışması ve 17-25 Aralık darbe girişimleri, bu olay çiftinin kendi muhtevası kadar artçı etkileri açısından da konuşuldu, konuşulmaya da devam ediyor. Ancak seçilmiş siyaseti devre dışı bırakmak amacı güttükleri için birer darbe girişimi olmaları yanı sıra yeni ittifaklar oluşturdu bu iki hadise. Gezi kalkışmasında şunu gördük, 40 benzemez bir araya gelebiliyormuş, Atatürkçü gençlik ile PKK’nın gençlik örgütü basbayağı iyi anlaşabiliyorlarmış.
Bir taraftan da şu oldu; Gezi’nin sarsıcı etkisini yıkıcı bir etkiye dönüştürebilecekken Öcalan’ın yol vermemesi sayesinde kitlesel bir PKK katılımı olmadı ve bu da toplum genelinin Gezicilere “PKK bile yapmadı bu sizin yaptığınızı” demesine yol açtı.
Bir başka dikkat çeken husus, ana muhalefet partisinin sokak vandalizmini tasvip etmesi, illegal örgütlerle yakınlaşması, sokak eylemlerini kendisi için bir varlık alanı olarak görmeye başlaması oldu. Bir anlamda DHKP-C üzerinden CHP aktivizmi esir alındı. CHP kendi tabanını şiddete çağıran bir partiye dönüştü.
Bu süreç siyasi partilerin illegal yapılarla aralarındaki açığın kapanmasına, siyasetin PKK dışında yeni illegal yapıların da temsil edildiği bir alana dönüşmesine kadar vardı.
Son seçimlerde siyaset, hem siyasi partilerin aday listeleri hem de Gülen örgütünün tutuklu bağımsız adaylarında görüleceği üzere bir illegaliteyi meşrulaştırma alanına dönüştü.