Yine mi ‘Benim adım Kemal’
Önce Ak Parti, ardından CHP, önceki gün de HDP seçim bildirgelerini kamuoyuyla paylaştı. MHP ise henüz bir beyanname açıklamadı. Açıklayacaksa, muhtemelen en önemli maddesi çözüm sürecini sona...
Önce Ak Parti, ardından CHP, önceki gün de HDP seçim bildirgelerini kamuoyuyla paylaştı. MHP ise henüz bir beyanname açıklamadı. Açıklayacaksa, muhtemelen en önemli maddesi çözüm sürecini sona erdirmek olacaktır.
HDP’yi bilahare yazmayı düşünüyorum.
CHP’den başlayabiliriz.
CHP uzunca bir süredir arayış içinde. Bu sefer de Erdoğan’ı unutmaya çalışıyor; belki bu tarz bir muhalefet CHP’nin makus talihini değiştirebilir umuduyla.
Ben bu çabanın kesinlikle takdire şayan olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki; sadece muarızları değil, sevenleri de CHP’yi negatif siyaset yapmakla eleştirdi. “Hep şikayet hep şikayet sen ne diyorsun” diye soruldu CHP’ye. Ve aslında Gezi eylemler özünde CHP’ye yönelik bir öfkenin dışa vurumuydu. Hoş CHP’nin de o kitleye karşı kifayetsiz kalması anlaşılabilir bir durumdu zira asıl şişkinlik yapan şey, Türkiye’nin darbe yapılabilir bir ülke olmaktan çıkmasıydı. Yoksa CHP, AK Parti’ye karşı tertip edilen bir darbeye yardım ve yataklık edebilecek bir mirası tevarüs etmekteydi.
Nitekim elinden geleni de yaptı. Anayasa Mahkemesi’ni su yoluna çevirdi. Lakin artık o da işe yaramaz oldu.
Ak Parti’yi kapatmak da mümkün olamadığı gibi parti giderek hakim parti konumuna yükseldi. Gezi’ye, Cemaat darbesine ve bütün uluslararası baskılara direnebilmeyi başarmış, iki kişiden birinin oyunu alabilen bir parti ile karşı karşıyaydı.
Laiklik ve irtica ikilemi artık iş yapmıyordu, Kılıçdaroğlu’nun partinin başına getirilmesi zaten Türkiye’yi bu ikilik içinde okumanın AK Parti’yi daha da büyüteceği tespitini yapan siyaset mühendislerinin işiydi. Kılıçdaroğlu hakikaten kendisinden beklenmeyen bir beceriyle parti içinde “ağır Kemalist” kanadı epeyce tasfiye etti. Ya da Kılıçdaroğlu’nu oraya koyanlar sopa gösterdiği için bu mümkün olabildi.