Yine...
Yine aynı kâbus, yine aynı acı, yine aynı enkaz, yine aynı çaresizlik, yine aynı ölümler, yine aynı isyan, yine aynı haykırış, yine aynı, yine aynı...
Yine aynı kâbus, yine aynı acı, yine aynı enkaz, yine aynı çaresizlik, yine aynı ölümler, yine aynı isyan, yine aynı haykırış, yine aynı, yine aynı...
Daha kaç acı, kaç ölüm, kaç çaresizlik, kaç isyan gerekiyor? Erzurum, Erzincan, Dinar, Van, Gölcük, Düzce, şimdi de İzmir... Acı, gözyaşı, enkaz, çaresizlik, isyan, haykırış, ölümler hep aynı. Sadece isimler değişiyor. Peki yarın neresi olacak? Yarın hangi ilden çığlıklar yükselecek? Yarın hangi ilde enkazdan çıkacak ölü bedenler sayılacak? Yarın tüm Türkiye hangi il için dua edecek? Kaç gün sürecek gözyaşlarımız? Kaç gün sürecek televizyon programları? Kaç günde unutacağız? Kaç günde yine aynı düzene döneceğiz? Kaç günde gündemimiz sadece kısır siyasi tartışmalar olacak? Sonra... Sonra, yeniden bir şehirde bir apartmanda bir çocuğun masa saati tam “o” anda duracak. Sonra yine ölü bedenler sayılacak, yine yapılması gerekenler anlatılacak, yine, yine...Yetmedi mi? Artık buna bir son vermek gerekmiyor mu? Neden “gerekenler yapılmıyor”ve neden “yine aynı” sarmalına mahkûm ediliyoruz?