Gece yarısı telefon: "Olay doğru, jandarma hem dövmüş köylüleri hem de bok yedirmiş..."
Birkaç gün sonra da Özal'ın ağzından "Evet doğru,dışkı yedirdiler!" manşeti Güneş gazetesinde patlamıştı.
Günlüğümün sayfaları arasında, 37 yıl öncesi
İstanbul, 19 Ekim 1984
Sabah vakti Cumhuriyet'teki
odamda çalışıyorum.
Sıkıyönetim'den telefon:
"Birinci Ordu Komutanı
Orgeneral Necip Torumtay
sizi makamında bekliyor."
"Hemen mi?"
"Derhal!"
Sıkıysa gitme...
Arabaya atlayıp Selimiye Kışlası'nın
yolunu tutuyorum. Ne olabilir?
O günkü Cumhuriyet'in birinci
sayfasında askeri kızdıracak bir
şey bulamıyorum. Hızla göz attığım
köşe yazılarında da herhangi bir
sıra dışılık yok. Sıkıyönetim Komutanı
Orgeneral Torumtay nazik ama asık
yüzle karşılıyor. Masasının üstünde
bir gün önceki Cumhuriyet gazetesi
açılmış çarşaf gibi. Zılgıtın nereden
geleceğini anlıyorum. Canı sıkkın
bir üslupla konuşuyor: