Çekiç Güç’ü unutursak Suriye’nin kuzeyinde zokayı bir kez daha yutarız
Birinci Körfez Savaşı’nı hatırlıyor musunuz? Hani şu 1990’da Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgal etmesinden hemen sonra Kuveyt’i özgürleştirme adı altında Amerika’nın Irak’ı parçalamak için attığı ilk adımdan söz ediyorum.
Bağdat’a kadar ilerleyen Amerikan ordusunun son anda durduğu ve Saddam’ın bir 10 yıl daha iktidarda kalmasının sağlandığı savaştan söz ediyorum.
Irak Kürtlerinin Saddam’ın devrileceğine inandırılıp Bağdat’a doğru yönlendirildiği ve kışkırtıldığı... Sonrasında Saddam’ın Kürtleri katlettiği, Halepçe gibi bir trajedinin yaşandığı savaştan söz ediyorum.
Hani Hakkari’nin tepelerinden canlarını kurtarmak için 500 bine yakın Irak Kürdü’nün Türkiye’ye kaçtığı savaştan söz ediyorum.
Hani Bağdat’ta Saddam’ı oturtup, 36’ncı Paralel’in üstüne çıkmasına müsaade edilmediği savaştan... Kuzey Irak’ta otonom Kürt Bölgesi’nin adım adım inşa edildiği... Irak’ın paramparça edilmesi ve milyonlarca sivilin öldürülmesinin zemininin adımın inşa edildiği, PKK’nın Kandil’e tamamen yerleşmesinin sağlandığı savaştan söz ediyorum. (2003 yılındaki İkinci Körfez Savaşı ve Saddam’ın idam edilip, Irak’ta etnik unsurlar arasına kan davasının sokulduğu dönemi bu yazıda konu edinmiyoruz.)
Birinci Körfez Savaşı’nın gerekçesi ile sonuçları iyi değerlendirilmeden bugün Suriye’deki iç savaşın gerekçe ve sonuçları tartışılamaz diye düşünüyorum.