Olmayanı gösteriyor ama bazılarının görmeye niyeti yok
Süleyman Demirel’in siyaset yapma biçimini hiç sevmedim. Halk dalkavukluğunun, popülizmin zirvesini yakalamıştı çünkü. 12 Eylül 1980’de başlayan siyasi yasağı 6 Eylül 1987 yılındaki...
Süleyman Demirel’in siyaset yapma biçimini hiç sevmedim. Halk dalkavukluğunun, popülizmin zirvesini yakalamıştı çünkü. 12 Eylül 1980’de başlayan siyasi yasağı 6 Eylül 1987 yılındaki referandum ile sona erip de rahmetli Özal’ın karşısına yeniden çıktığında Özal’ı devirmek için girmediği angajman, yapmadığı üçkağıt kalmamıştı.
Mesela “Kim ne veriyorsa bir fazlası”nı vadeden popülizmi, “ödünç oy” avcılığı sadece bir kaçı. Ve siyasi literatüre giren “Türkiye’de petrol vardı da biz mi içtik” gibi veciz (!) sözleri Demirel’in siyaset yapma tarzına dair ipuçları.
DEMİREL TARZI: HEDEFE GİDERKEN HER TÜRLÜ YALANI SÖYLEMEK MÜBAH
Hedefe giderken söylediği yalanlarıysa uç uca eklesek Isparta’dan Ankara’ya yol olur, yani.
Örneğin, 1987 yılında üniversitelerde yeni yeni başlayan başörtüsü yasağının kaldırılması için destek arayan üniversite öğrencilerini Güniz Sokak’taki evinde ağırladığında şöyle demişti. “Çocuklar şimdi siz evlerinize gidin. Anne babanıza söyleyin ki yasakların kalkmasının oylanacağı referandumda evet oyu versinler. Yasağım kalksın iktidara geldiğimde ilk işim başörtüsü yasağını kaldırmak olacak.” (O öğrencilerin arasında ben de vardım. HÖ)
Sonra öğrencileri başından savmıştı. Yasaklar kalktı. Demirel iktidar oldu ve başörtüsü yasağı daha da derinleşti. Hatta Demirel, bir klasik konser esnasında ayağa fırlayıp “İşte çağdaş Türkiye” diye bağırdı. Başörtülüler için, seviyesiz bir üslupla “Arabistan’a gitsinler” gibi cümleler kurdu.