Son Başbakan ile iftar yemeği
Başbakan Binali Yıldırım ile cumartesi akşamı Çankaya Köşkü’nde iftar ettik. Birçok konuda biz sorduk, Binali Bey cevaplandırdı. Ben size bir kısmını aktarmak istiyorum. Bunlardan ilki Binali Bey’in...
Başbakan Binali Yıldırım ile cumartesi akşamı Çankaya Köşkü’nde iftar ettik. Birçok konuda biz sorduk, Binali Bey cevaplandırdı. Ben size bir kısmını aktarmak istiyorum.
Bunlardan ilki Binali Bey’in FETÖ davalarında sanıkların savunma adı altında “Ben değildim, ben yoktum, ben yapmadım” gibi abuk ifadelerini nasıl yorumladığına ilişkindi. Dedi ki, “Ne şov yaparlarsa yapsınlar, Türk adaleti gereken cezayı ve kararı verecek.”
Ve ekledi, “Türkiye bir hukuk devleti. İlk savunmalarını yapmalarına müsaade etmek gerekir. Yoksa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bahane üretirler. Ne yaparlarsa yapsınlar. Darbe girişiminde bulundular mı? Suçüstü yakalandılar mı? Her şey ortada. Darbeye kalkışanların bundan sıyrılmalarını düşünmeleri beyhude.”
Ak Parti teşkilatlarının FETÖ davalarına yeterince ilgi gösterip göstermediğine ilişkin sorumuza dedi ki, “Ben dahil hepimiz bu davaların müdahiliyiz. Bundan sonraki süreçlerde Ak Partililer olarak davaları daha da yayından takip edeceğiz.”
Bir başka soru da “Son günlerde Gezi’nin ‘kırmızı fularlı kızı’ olarak bilinen kadın militan Rakka’da DAEŞ ile çatışmada öldü. Bu ölüm ve bu kadın militan üzerinden PYD/YPG’nin Türkiye kamuoyunda pr’ı yapılıyor. Siz bu düşünceye katılır mısınız?”
Dedi ki, “Dediklerinize aynen katılıyorum. Bir de muhataplarımız eninde sonunda bunların (PKK-PYD/YPG) birbirinden fakının olmadığını anlayacak.”
Başbakan Binali Yıldırım, Amerika’nın PYD’yi muhatap alması ve silah vermesiyle ilgili dikkatimi çeken çok kritik bir cümle de kurdu: “Diyorlar ki, bu bir seçim değil mecburiyet. PYD/YPG ile ilişkiler uzun süreli devam ettirilmeyecek. Taktiksel bir işbirliği.”
Ve beni çok yakından ilgilendiren konu… Meclis’te bir torba yasa hazırlanıyor ve o yasanın içine “Zeytinliklerle ilgili bir düzenleme” de ekleniyor.
Binali Bey’e bu konuyu da sorduk. Dedi ki, “Kimse zeytinin hamisi kesilmesin. Zeytinliklerin sahibi burada. Biz 2002’de iktidara geldiğimizde, 620 bin hektar olan zeytinlikleri 2017’de 845 bin hektara çıkarmışız. 101 milyon 600 bin olan zeytin ağacı sayısını, 173 milyona yükseltmişiz. Şimdiki düzenlemede zeytinliklerin imara açılması söz konusu değil. Zeytinliklerin yok edilmesi söz konusu değil.”
***
Güzel bir iftar yemeğinden sonra Başbakan Binali Yıldırım, bizi yolcularken dikkatimi çeken bir şey yaptı. Yanına Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’u da aldı. Birlikte fotoğraf çektirdik.
16 Nisan Referandumu ile yönetimde sistem değişti. 2019’daki seçimlerinden sonra artık “Başbakanlık” makamı yok. Bu nedenle Binali Bey, Türkiye Cumhuriyeti’nin son başbakanı olarak geçiş sürecinde de çok özenli bir dil ve üslup kullanıyor bunu da kayıtlara geçirmek isterim.
Feto tatlı canını çok sevdiği için gelmedi
“Terörist başı Gülen, gelip darbeyi yönetecekti” (Gazeteler)
Dünkü gazetelerde FETÖ soruşturmalarında çözülen Bylock yazışmaları üzerinden bir okuma yapılıyor ve deniyor ki, Fetullah Gülen (Feto) Amerika’daki çiftliğinden çıkıp gelip 15 Temmuz darbe teşebbüsünü yönetecekti ama sağlığı el vermedi!
Bir Bylock yazışmasında Feto’nun Afrika kampındaki bir elemanının rüyasını yorumlarken, “Sağlığım elverirse ben de katılırım, Türkiye’ye gitmek uçakla 10 saat sürüyor, sağlım buna elvermeyebilir” dediği ortaya çıkmış.
Soruşturma savcıları da bu ifadeyi, “Feto, 15 Temmuz darbe girişimini bizzat yönetmek için Türkiye’ye gelmek istedi, ancak sağlığı el vermediği için gelmedi” şeklinde yorumlamış.
Bence yanlış!
Çünkü Pensilvanya’daki herifin “sağlık sorunu” bahanesiyle Türkiye’ye gelmemesi söz konusu değildi. Feto, 2013’ten önce de defalarca “Türkiye’ye neden dönmüyorsunuz” sorusuna aynı bahane ile cevap vermişti, “Sağlığım elvermiyor!”
Oysa bir kaynağım bana şunu söyledi, “Feto, 2011 öncesi Avusturalya’ya gitti. Hem de bir bayram vesilesiyle”.
Eğer kaynağımın iddiası doğru ise, Amerika’dan Avusturalya, en az 22 saatlik bir uçuş gerçekleştirilmesi gerekir.
Yani 10 saatlik Türkiye seyahatini sağlığı açısından riskli gören Feto, 22 saatlik Avusturalya seyahatini hiç riskli görmemiş.
Balık hafızalı değiliz… Hatırlayalım, 15 Temmuz başarılı olsaydı Feto, Humeyni gibi Türkiye’ye dönecekti ve o zaman ne sağlık sorunu bahane edilecekti ne başka bir şey. Bunu o günlerde hem güvenlik birimleri hem istihbarat birimleri açıklamadı mı? Unuttuk mu?
15 Temmuz’da Türkiye düşseydi… Millet teslim alınsaydı… Feto’nun şahsına hiçbir tehdit kalmasaydı… O da elini kolunu sallaya sallaya gelip Akın İpek’in kendisi için yaptırdığı Çankaya’daki saraya yerleşecekti.
Fakat Feto, darbenin başarısız olma ihtimalini hesaplamış olacak ki “bencilce” kendini korumaya aldı. Darbecilere “Ben de sağlığım el verse gelirim” diye heveslendirdi ama kendi korumaya aldı. Ona körü körüne inanan militanlarının ölmesini, tutuklanmasını, ailelerinin perişan olmasını ve yargılanmasını hiç umursamadı.
Feto, darbeyi eline yüzüne bulaştıran militanlarına hala “sabır” tavsiye ederken, kendisi Pensilvanya’da bir eli yağda bir eli balda yaşayıp gidiyor.