Altını çizdiğim satırlar-7
Annem La Paix sokağındaki evin bahçesinde, on sekiz yaşında olmalı. Kucağında siyah bir kedi var, galiba adı Pompon'du. Kediyi okşuyor, kollarında bir bebek gibi tutuyor, ona sevgiyle bakıyor. Dört yıl sonra kedinin yerinde...
Annem La Paix sokağındaki evin bahçesinde, on sekiz yaşında olmalı. Kucağında siyah bir kedi var, galiba adı Pompon'du. Kediyi okşuyor, kollarında bir bebek gibi tutuyor, ona sevgiyle bakıyor. Dört yıl sonra kedinin yerinde ben olacağım.
(JEAN-LOUIS FOURNIER/ Kuzeyli Annem)
İnsanın yabancı bir kentte aşinalık kazanabilmesi, kapalı bir yeri gerektirir; öyle bir yer ki, üzerinde insan belli bir hak sahibi olabilsin, yeni ve anlaşılmaz seslerin yol açtığı şaşkınlık büyüdüğünde burada yalnız kalabilsin. En güzeli, bir çıkmaz sokağa sapıp izini kaybettirmek, anahtarı cepte taşınan bir kapının önünde durabilmek ve sessizce içeri süzülmektir. Kapıdan girer girmez bir serinlik karşılar insanı(...) ve yukarıda bir kedi bekler sizi. Kedinin olması insanın içini şükran duygusuyla kaplar; bir kedi gibi sessiz, sakin yaşayabileceğini anlar. (ELIAS CANETTI/ Marakeş'te Sesler)
Hasırla kaplanmış yeryüzünde çıplak ayaklarıyla yürüyor. Hasır bitse sanki ayağı boşluğa basacak.
Çocuk gözlerinin marifetiyle çekip uzatarak şehrin en ücra mahallelerine kadar her yerini hasırla örttüğü İstanbul'da durmaksızın koşmak istiyor babası selam verene kadar. Selamla beraber, marangoz cetveli gibi camiye doğru hızla geri çekilen hasır, çok geçmeden ayaklarıyla ayakkabılarını bir araya getirip onu Fatih Camii'nin avkusundan mahallesine uğurluyor.
(A. ALİ URAL/Güneşimin Önünden Çekil-Doğu ve Batı'dan Portreler)
Onu seversin. Neden seversin, orası belli, neredeyse çocuksu. Suyun üzerinde art arda seken bir taş gibi; onun sevdiğini seversin. (CHRISTIAN BOBIN/Eksik Parça)