Arınma
Beş altı yıl önceydi... Hatırlıyorum... İstanbul'da Nişantaşı, İzmir'de Karşıyaka muhitlerinde kendine bağlılar bulan bir kadın vardı. Çevresine katılanların "DNA'larını birkaç...
Beş altı yıl önceydi... Hatırlıyorum... İstanbul'da Nişantaşı, İzmir'de Karşıyaka muhitlerinde kendine bağlılar bulan bir kadın vardı. Çevresine katılanların "DNA'larını birkaç seans- ta arındırdığı"nı iddia ediyordu. "Daha neler, bu kadarı saçmalığın zirvesi" diyebilirsiniz...
Ama mutsuzluk batağına saplanan nice insanın önce biraz can sıkıntısıyla sonra da bir tür sarhoşluk hali içinde böyle şeylerin peşine takıldığını biliyorum.
DNA nedir diye google'a baksalar, belki olay o saniyede bitecek.
Fakat insan "arınma" kavramıyla bir kez baştan çıkmaya görsün, kolay toparlanamıyor.
DNA'yı musluk suyu gibi bir şey sanmaya başlıyor.
Neden mi?
Çünkü hepimiz "pisliğin" farkındayız; yavaş yavaş zehirlendiğimizi biliyoruz ama kaynağını görmek için nefsimize, ruhumuza, hayatımıza ve ilişkilerimize bakmak işimize gelmiyor. (Fark etmişsinizdir, geçen cumartesi yazımda bıraktığım yerden devam ediyorum!)
Bilin ki bütün bunlar Batı'nın "Yeni Çağ İnançları"nı besleyip büyüten merkezlerinden dünyanın her yerine boca ediliyorlar.
Elbette sözü edilen DNA'nın moleküler biyolojiyle veya kuantumun mikro fizikle bir ilgisi yok.
Bilimden alabildiğine uzak biçimde kullanılıyorlar ama bilimselliğe hayran sosyal çevrelerde bu havalarıyla çok iş yapıyorlar.
Esas numara bu terimlerin eğreti halleriyle bile en temel ve kök olana gönderme yapmasında...
Sehpadaki tozu, midedeki asidi değil, hücrelerin kökündeki "bilgi kodu"nun temizleneceği iddiasını düşünebiliyor musunuz?
Biri kalkıp "DNA'nızı arındırırım" deyince...
Karşısındakiler de bu yolla bir bebek kadar masum olabileceği hayaline kapılıyor.
Denemekte ne zarar var derken, bir bakıyorsunuz ki, garip bir "inanç grubu"na mürit yazılmışsınız...
Geçen sefer bu arınma ve detoks manyaklığına tutulmuş tayfaya "yeşil suları mideye indirmeden önce ruhlarınıza detoks yapsanız daha iyi olmaz mı?" diye sormuştum.
Bu sefer de şunu sormak istiyorum: Neden her şeyden önce hayat tarzınızı değiştirmeyi düşünmüyorsunuz?
Neden ilişkilerinizi, gelir elde etme biçiminizi, hazlarınızı, beklentilerinizi arındırmayı hedeflemiyorsunuz?
Hayat tarzı denen meret bu kadar mı dokunulmaz!