Bir o eksikti!
Yerkürenin hızlı politik dönüşü bir iki haftalığına dursun; uluslararası medya gündelik işlere baksın, piyasalar azıcık rahatlasın, hatta çatışma bölgelerindeki insanlar bu sayede bir...
Yerkürenin hızlı politik dönüşü bir iki haftalığına dursun; uluslararası medya gündelik işlere baksın, piyasalar azıcık rahatlasın, hatta çatışma bölgelerindeki insanlar bu sayede bir parça nefes alma imkânı bulsun mu dediniz?
İşte tam o sırada Trump devreye giriyor...
Daha doğrusu, Trump'ı bir o yana bir bu yana çekiştiren güçler müdahale ediveriyor.
Bir bakıyorsunuz ki, yine birileri gitmiş yenileri gelmiş.
Dönüş hızı daha da artmış, şiddet potansiyeli çoğalmış.
Yeni Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'un gelişi de öyle işte!
Bolton öncekilere benzemiyor; özgün strateji üreten, çok okuyup çok yazan ve çok çalışan bir şahin!
Üstelik fazla açık sözlü, hatta patavatsız.
"Irak'a iyi ki girdik ama hiç çekilmemeliydik... İran bomba üretiyorsa bombalanmalı" demek için diplomatik inceliklere başvurmuyor, her gittiği yerde açık açık söylüyor.***
Peki Bolton'un göreve atandığı öğrenilince bizde ne oldu, ona bakalım mı?
Bazılarımız onun 14 Mart'ta Fox Tv'de ABD'nin bölgedeki politikasını eleştirirken "Desteklediğimiz Kürt güçlerin Türkiye'nin mücadele ettiği Marksist bir grubun müttefiki olduğu"nu söylemesi üzerinde durdu.
Bu ifade olumlu bir başlangıcın işaretiymiş gibi görüldü.
Bazılarımız Bolton'un 15 Temmuz'un hemen ardından yaptığı "Erdoğan için gözyaşı dökemeyeceğim" türündeki açıklamalarını gündeme getirdi. Bu olumsuz bakışın asla törpülenemeyeceği düşünüldü.
Oysa bu tekil örnekler yerine John Bolton'un ana siyasi ve entelektüel serüvenine bakarsak her şey çok net.
Bolton, ABD'nin "dediğini" şart koşmadan yapacak herkesle iyi geçinir.
Kararlarını ve kanaatlarını revize edecekse bu çerçevede revize eder.***
Nedir o çerçeve, özetleyeyim...
Unutmamak gerekir ki...
John Bolton henüz erken bir dönemde, yani iki binlerin başında yazdığı makalelerle "Amerikancı nasyonalistler" ile "küreselciler" çatışmasına dikkat çekmiş bir adamdır.
Küreselcilerin işe "ABD çıkarlarını zaafa uğratan şirket ve grupları" katmasına fena halde gıcıktır.
Daha o zaman, gelecekte sertleşeceğini söylediği bu çatışmada "yerim Amerikancıların yeridir" demiştir.
Ve o günden bugüne ana çizgisini değiştirmemiştir.
Ankara'nın ve bizim medyatik uluslararası ilişkiler uzmanlarının üzerinde durması gereken nokta budur.
Burada keseyim...
Nasıl olsa, daha çok yazarız Bolton konusunda...
Yazdırır!
İşte tam o sırada Trump devreye giriyor...
Daha doğrusu, Trump'ı bir o yana bir bu yana çekiştiren güçler müdahale ediveriyor.
Bir bakıyorsunuz ki, yine birileri gitmiş yenileri gelmiş.
Dönüş hızı daha da artmış, şiddet potansiyeli çoğalmış.
Yeni Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'un gelişi de öyle işte!
Bolton öncekilere benzemiyor; özgün strateji üreten, çok okuyup çok yazan ve çok çalışan bir şahin!
Üstelik fazla açık sözlü, hatta patavatsız.
"Irak'a iyi ki girdik ama hiç çekilmemeliydik... İran bomba üretiyorsa bombalanmalı" demek için diplomatik inceliklere başvurmuyor, her gittiği yerde açık açık söylüyor.
Bazılarımız onun 14 Mart'ta Fox Tv'de ABD'nin bölgedeki politikasını eleştirirken "Desteklediğimiz Kürt güçlerin Türkiye'nin mücadele ettiği Marksist bir grubun müttefiki olduğu"nu söylemesi üzerinde durdu.
Bu ifade olumlu bir başlangıcın işaretiymiş gibi görüldü.
Bazılarımız Bolton'un 15 Temmuz'un hemen ardından yaptığı "Erdoğan için gözyaşı dökemeyeceğim" türündeki açıklamalarını gündeme getirdi. Bu olumsuz bakışın asla törpülenemeyeceği düşünüldü.
Oysa bu tekil örnekler yerine John Bolton'un ana siyasi ve entelektüel serüvenine bakarsak her şey çok net.
Bolton, ABD'nin "dediğini" şart koşmadan yapacak herkesle iyi geçinir.
Kararlarını ve kanaatlarını revize edecekse bu çerçevede revize eder.
Unutmamak gerekir ki...
John Bolton henüz erken bir dönemde, yani iki binlerin başında yazdığı makalelerle "Amerikancı nasyonalistler" ile "küreselciler" çatışmasına dikkat çekmiş bir adamdır.
Küreselcilerin işe "ABD çıkarlarını zaafa uğratan şirket ve grupları" katmasına fena halde gıcıktır.
Daha o zaman, gelecekte sertleşeceğini söylediği bu çatışmada "yerim Amerikancıların yeridir" demiştir.
Ve o günden bugüne ana çizgisini değiştirmemiştir.
Ankara'nın ve bizim medyatik uluslararası ilişkiler uzmanlarının üzerinde durması gereken nokta budur.
Burada keseyim...
Nasıl olsa, daha çok yazarız Bolton konusunda...
Yazdırır!
Ne oluyor, ne olacak?
21 Kasım 2024 | 437 Okunma
Çığ
19 Kasım 2024 | 386 Okunma
ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz?
18 Kasım 2024 | 504 Okunma
‘Ben... şey... inanacağım’
17 Kasım 2024 | 119 Okunma
Haftanın notları: Maneviyat ölünce...
16 Kasım 2024 | 172 Okunma
TÜM YAZILARI